İnsanlar değişik açılardan birbirlerinden farklılık gösterirler. Öğretim tasarımcısı, öğrenenlerin yetenekleri, ihtiyaçları ve ilgileri konusunda bilgi toplamalıdır. Bu bilgiler, konuların seçilmesi, kazanımların belirlenmesini, konuların nasıl ele alınacağı, öğrenme etkinliklerinin biçimi gibi planlamanın bazı unsurlarını etkilemektedir.
Öğrenenin özellikleri dört ana başlık altında incelenebilir. Bunlar:
Bilişsel özellikler
Fiziksel özellikler
Duyuşsal özellikler
Sosyal özellikler
Bilişsel Özellikler
Genel özellikler
*Genel yetenekler
*Özel yetenekler
*Gelişim dönemi (örn. Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri)
*Dilsel gelişim dönemi
*Okuma seviyesi
*Görsel okuryazarlık düzeyi (grafiklerden bilgi çıkarabilme becerisi)
*Bilişsel işleme biçimi (seçilen ve en etkili)
*Bilişsel ve öğrenme stratejileri
*Genel dünya bilgisi
- Daha önceki öğrenmeler
Fiziksel Özellikler
Duyusal algılama
Genel sağlık
Yaş
Duyuşsal Özellikler
İlgiler
Motivasyon
Öğrenmeye karşı motivasyon
Konu alanına karşı tutum
Öğrenmeye karşı tutum
Arabuluculukla ilgili algı ve deneyimleri
Akademik öz-benlik
Kaygı düzeyi
İnançlar
Başarı özellikleri (örn. Kontrol odağı)
Sosyal Özellikler
Akranları ile ilişkileri
Otoriteye karşı hissettikleri
İşbirliği ya da rekabete yönelik eğilimleri
Ahlaki gelişim (örn. Kohlberg’in ahlaki gelişim basamakları)
Sosyoekonomik durum
Etnik durumu
Rol modelleri
Bu Blogda Ara
11 Nisan 2011 Pazartesi
Görsel Okur Yazarlık
Günlük hayatımızda insanlarla iletişim kurarken, bir şey anlatırken ya da izlerken hangi yolları kullandığımızı bir düşünün. Genellikle en büyük yardımcımız kelimeler olsa da her şeyi yazarak ya da konuşarak anlatamayabiliriz. Sunu yaparken de öğrendiğimiz gibi, bazen resimler ve semboller birçok kelimeden çok daha çabuk ve anlaşılır şekilde anlatacaklarımızı ifade etmemizi sağlar. Bu gibi durumlarda kullanılması için herkes tarafından kabul edilmiş bazı işaretler vardır. Bu işaretleri kullandığınızda vermek istediğiniz mesaj herkes tarafından anlaşılacak ve size zaman kazandıracaktır. Bu işaretleri bilmeniz aynı zamanda günlük hayatınızı kolaylaştırmak için de gereklidir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.
Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.
Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor.
Bu sembol, başlayacak olan programın bütün aile tarafından izlenebileceğini ifade eder. Programın konusu ve görüntüleri açısından her yaş grubuna uygun olduğu anlamına gelir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.
Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.
Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor.
Bu sembol, başlayacak olan programın bütün aile tarafından izlenebileceğini ifade eder. Programın konusu ve görüntüleri açısından her yaş grubuna uygun olduğu anlamına gelir.
ALLAKİ GELİŞİM
KOHLBERG’İN AHLAK GELİŞİM KURAMI
I. Gelenek Öncesi Dönem;
Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir. (Kağıtçıbaşı,1999); Bu düzeyin temel özelliği otoriteye körü körüne bağlılık ve karşılıklı somut bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “kuvvetli olan kazanır” düşüncesi gerisindeki temel felsefedir.
evre: İtaat ve Ceza Yönelimi:
Bu devrede davranışın sonuçları, o davranışın iyi yada kötü olduğunu tayin eder. Bir davranış cezalandırılıyorsa kötü, cezalandırılmıyorsa iyidir. Cezadan kurtulmak ve yetkiye karşı tam riayet kendi başına değerlidir. Çocuk için büyüklerin sözünden çıkmamak önemlidir, çünkü onlar büyük ve güçlüdür. Başın derde girmemesi önemlidir. Ahlak gelişiminin bu evresindeki bir öğrenci yakalanmadığı sürece kopya çekmeyi doğal bir davranış olarak değerlendirir. Yine bu evredeki bir vergi sorumlusu cezalandırılmaktan kaçındığı için vergisini ödemekte olabilir. Bu ahlaki gelişimin evresinde olan bireyler, davranışları, davranışların fiziksel sonuçlarına göre değerlendirir. Yani 5.000.000 TL. vergi kaçıran bir sorumlunun cezası, 1.000.000 TL. kaçıranınkinden fazla olmalıdır.
evre: Saf Çıkarcı Yönelim:
Doğru davranış, kişinin gereksinmelerini tatmin eden davranıştır. Pragmatik alış-veriş kavramı ( sen bana yardım et, ben sana ederim ), sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar, cezalandırılanlardan çekinir. Bu dönemde “doğru” olan şey, diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan, somut ve adil karşılıklı alışveriştir. Bu evredeki kişi “ne kadar verirsem o kadar almalıyım” şeklinde bir yargıya sahiptir. Diğer yandan kurallara; kurallar kişinin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece uyulur. Bu evredeki bireyin düşüncesine göre kişinin kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. Bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. Diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarları gözetmemiz gerekir. Alışverişin adil olması gerekir. Birisi diğerinden fazla veriyor ya da alıyorsa bu yanlış bir durumdur.
II. Geleneksel Dönem
Bu düzeyde, kişinin bir üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun yada çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. Seçilen referans grubunun doğru kabul ettikleri, çocuğun gözünde de doğrudur. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil aynı zamanda onlara sadakattir. Mevcut sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi ve bu düzenin kurum ve gruplarıyla özdeşleşmek önemlidir. Bu düzey iki devreden oluşur.
evre: İyi Çocuk Eğilimi:
Bu devrede iyi davranış, başkalarını memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır. Yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem kazanır. Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önem-lidir(21). Doğru, iyi insan olmaktır. Doğru, diğer insanların duyguları ile ilgilenmek, onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. Doğru davranış, iyi çocuk olma, iyi öğrenci olma, iyi eş olma, iyi anne olma veya baba olma, iyi vatandaş olmadır, doğru davranmanın “iyi olma”nın nedeni çevresinin, kendisi için önemli olan kişilerin onayını alma, onların gözünde iyi olmaktır.
evre: Kanun ve Düzen Eğilimi:
Bu devrede önemli olan, başkalarını memnun edecek davranışlarda bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal düzeni korumaktır. Doğru davranış, görevini yapmak, otoriteye saygı göstermek, kural ve yasalara uymaktır. Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir(21). Kurallara uymanın nedeni, toplumsal sistemin düzenin korunmasıdır. Bunun için de bazı durumlar vicdani değerlerle çatışsa bile, sistem korunmalıdır. “Ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır.
III. Gelenek Sonrası ( Özerk yada İlkeli) Dönem:
Bu düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup yada kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur. Kişi kendi seçtiği, üzerinde düşündüğü ahlak ilkelerine göre yargılarda bulunur. Bu düzeyde de 2 devre vardır.
evre: Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi:
Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun davranıştır. Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüş birliğine varma teknikleri önemsenir. Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu olduğu da kabul edilir. Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanır. Bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. Her birey kendi tercihlerini yapma hakkına sahiptir. Doğru, toplumun temel hak ve değerlerini, temel hukuk kurallarını, grubun kanunları ile çelişse bile korumaktır. Doğru, insanların farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır. Yaşama, özgürlük gibi temel insan hak ve özgürlüklerini, çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. Yasalara, üzerinde çoğunluğun anlaştığı toplumsal bir anlaşma olduğu için uymak gerekir. Bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak, azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. Bunun için, yasalar kılı kırk yararak hazırlanmalıdır.
evre: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi:
Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut ilkelerdir. Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve insana saygıyı içerebilirler.
Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bu sıralamada oluşur, çünkü her devrede bir önceki devrede erişilen ahlak gelişiminin bir sentezinin yapılması ve onun ilerisine erişilmesidir. Ancak, her birey 6. devreye kadar çıka-mayabilir. Hatta Kohlberg’in araştırmalarına göre yetişkin bireylerin çoğu 4. devrede kalır.
Görsel Okur Yazarlık
Günlük hayatımızda insanlarla iletişim kurarken, bir şey anlatırken ya da izlerken hangi yolları kullandığımızı bir düşünün. Genellikle en büyük yardımcımız kelimeler olsa da her şeyi yazarak ya da konuşarak anlatamayabiliriz. Sunu yaparken de öğrendiğimiz gibi, bazen resimler ve semboller birçok kelimeden çok daha çabuk ve anlaşılır şekilde anlatacaklarımızı ifade etmemizi sağlar. Bu gibi durumlarda kullanılması için herkes tarafından kabul edilmiş bazı işaretler vardır. Bu işaretleri kullandığınızda vermek istediğiniz mesaj herkes tarafından anlaşılacak ve size zaman kazandıracaktır. Bu işaretleri bilmeniz aynı zamanda günlük hayatınızı kolaylaştırmak için de gereklidir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.
Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.
Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor
I. Gelenek Öncesi Dönem;
Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir. (Kağıtçıbaşı,1999); Bu düzeyin temel özelliği otoriteye körü körüne bağlılık ve karşılıklı somut bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “kuvvetli olan kazanır” düşüncesi gerisindeki temel felsefedir.
evre: İtaat ve Ceza Yönelimi:
Bu devrede davranışın sonuçları, o davranışın iyi yada kötü olduğunu tayin eder. Bir davranış cezalandırılıyorsa kötü, cezalandırılmıyorsa iyidir. Cezadan kurtulmak ve yetkiye karşı tam riayet kendi başına değerlidir. Çocuk için büyüklerin sözünden çıkmamak önemlidir, çünkü onlar büyük ve güçlüdür. Başın derde girmemesi önemlidir. Ahlak gelişiminin bu evresindeki bir öğrenci yakalanmadığı sürece kopya çekmeyi doğal bir davranış olarak değerlendirir. Yine bu evredeki bir vergi sorumlusu cezalandırılmaktan kaçındığı için vergisini ödemekte olabilir. Bu ahlaki gelişimin evresinde olan bireyler, davranışları, davranışların fiziksel sonuçlarına göre değerlendirir. Yani 5.000.000 TL. vergi kaçıran bir sorumlunun cezası, 1.000.000 TL. kaçıranınkinden fazla olmalıdır.
evre: Saf Çıkarcı Yönelim:
Doğru davranış, kişinin gereksinmelerini tatmin eden davranıştır. Pragmatik alış-veriş kavramı ( sen bana yardım et, ben sana ederim ), sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar, cezalandırılanlardan çekinir. Bu dönemde “doğru” olan şey, diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan, somut ve adil karşılıklı alışveriştir. Bu evredeki kişi “ne kadar verirsem o kadar almalıyım” şeklinde bir yargıya sahiptir. Diğer yandan kurallara; kurallar kişinin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece uyulur. Bu evredeki bireyin düşüncesine göre kişinin kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. Bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. Diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarları gözetmemiz gerekir. Alışverişin adil olması gerekir. Birisi diğerinden fazla veriyor ya da alıyorsa bu yanlış bir durumdur.
II. Geleneksel Dönem
Bu düzeyde, kişinin bir üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun yada çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. Seçilen referans grubunun doğru kabul ettikleri, çocuğun gözünde de doğrudur. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil aynı zamanda onlara sadakattir. Mevcut sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi ve bu düzenin kurum ve gruplarıyla özdeşleşmek önemlidir. Bu düzey iki devreden oluşur.
evre: İyi Çocuk Eğilimi:
Bu devrede iyi davranış, başkalarını memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır. Yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem kazanır. Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önem-lidir(21). Doğru, iyi insan olmaktır. Doğru, diğer insanların duyguları ile ilgilenmek, onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. Doğru davranış, iyi çocuk olma, iyi öğrenci olma, iyi eş olma, iyi anne olma veya baba olma, iyi vatandaş olmadır, doğru davranmanın “iyi olma”nın nedeni çevresinin, kendisi için önemli olan kişilerin onayını alma, onların gözünde iyi olmaktır.
evre: Kanun ve Düzen Eğilimi:
Bu devrede önemli olan, başkalarını memnun edecek davranışlarda bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal düzeni korumaktır. Doğru davranış, görevini yapmak, otoriteye saygı göstermek, kural ve yasalara uymaktır. Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir(21). Kurallara uymanın nedeni, toplumsal sistemin düzenin korunmasıdır. Bunun için de bazı durumlar vicdani değerlerle çatışsa bile, sistem korunmalıdır. “Ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır.
III. Gelenek Sonrası ( Özerk yada İlkeli) Dönem:
Bu düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup yada kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur. Kişi kendi seçtiği, üzerinde düşündüğü ahlak ilkelerine göre yargılarda bulunur. Bu düzeyde de 2 devre vardır.
evre: Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi:
Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun davranıştır. Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüş birliğine varma teknikleri önemsenir. Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu olduğu da kabul edilir. Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanır. Bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. Her birey kendi tercihlerini yapma hakkına sahiptir. Doğru, toplumun temel hak ve değerlerini, temel hukuk kurallarını, grubun kanunları ile çelişse bile korumaktır. Doğru, insanların farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır. Yaşama, özgürlük gibi temel insan hak ve özgürlüklerini, çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. Yasalara, üzerinde çoğunluğun anlaştığı toplumsal bir anlaşma olduğu için uymak gerekir. Bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak, azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. Bunun için, yasalar kılı kırk yararak hazırlanmalıdır.
evre: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi:
Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut ilkelerdir. Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve insana saygıyı içerebilirler.
Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bu sıralamada oluşur, çünkü her devrede bir önceki devrede erişilen ahlak gelişiminin bir sentezinin yapılması ve onun ilerisine erişilmesidir. Ancak, her birey 6. devreye kadar çıka-mayabilir. Hatta Kohlberg’in araştırmalarına göre yetişkin bireylerin çoğu 4. devrede kalır.
Görsel Okur Yazarlık
Günlük hayatımızda insanlarla iletişim kurarken, bir şey anlatırken ya da izlerken hangi yolları kullandığımızı bir düşünün. Genellikle en büyük yardımcımız kelimeler olsa da her şeyi yazarak ya da konuşarak anlatamayabiliriz. Sunu yaparken de öğrendiğimiz gibi, bazen resimler ve semboller birçok kelimeden çok daha çabuk ve anlaşılır şekilde anlatacaklarımızı ifade etmemizi sağlar. Bu gibi durumlarda kullanılması için herkes tarafından kabul edilmiş bazı işaretler vardır. Bu işaretleri kullandığınızda vermek istediğiniz mesaj herkes tarafından anlaşılacak ve size zaman kazandıracaktır. Bu işaretleri bilmeniz aynı zamanda günlük hayatınızı kolaylaştırmak için de gereklidir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.
Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.
Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor
9 Nisan 2011 Cumartesi
DİL GELİŞİMİ KURAMI
Kısaca Dil; düşünceyi yapılandırır ve dil ile Düşünce karşılıklı bir yapılanma ve etkileşim içersindedir. Dil Gelişiminin, Bilişsel Gelişime paralel olarak gelişmekte olduğu kabul edilir.
Davranışçı Yaklaşım:
Bebekler, kendilerini istedikleri sonuca götüren sesleri tekrar ederek dili öğrenmektedirler ve dil gelişimi “Taklit” yolu ile olmaktadır. Pekiştirilen sesler öğrenilir, pekiştirilmeyen sesler ise söner.
Sosyal Öğrenme Kuramı:
Bebek için Anne-Babanın model olması, çocuğun onları taklit etmesi ve Anne-Baba’nın yönlendirmesi ile olur. Çocuk sosyalleşme sürecinde, Modelleri taklit eder.
Çocuklardaki Kelime Sayısı-Kullanım Düzeyi:
1,5 yaşında => 100 kelime ort.
2 yaşında => 200-2500 kelime ort.
2,5 yaşında => 500 kelime ort.
3 yaşında => 900-1000 kelime ort.
4 yaşında => 1500 kelime ort.
5 yaşında => 2000-2200 kelime ort.
6 yaşında => 2500 kelime ort.
İnsan, bir dili öğrenirken önce cümle yapısını kavrar ve sonra da bu cümle yapılarından farklı cümle yapılarına dönüştürme yaparak yeni cümleler üretir. Dili öğrenme, biyolojik bir olgunluğa eriştikten sonra mümkünü olmaktadır.
Dil öğrenmede; önce isimler, sonra fiiller ve sonra da sıfatlar öğrenilir.
Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler:
Cinsiyet: Kız çocukları erkeklere göre daha erken konuşur ve kelime hazneleri fazladır.
Çevre: Televizyon, Bilgisayar gibi araçlar çocukların kelime dağarcığını geliştirir. Daha sosyal ortamlarda bulunan çocuklar, daha fazla öğrenme gösterirler.
Aile: Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel düzeyi de konuşmayı etkiler.
Oyun: Çocuklar oyun aracılığı ile diğer bireylerle etkileşime girerek yeni sözcükler ve düzgün cümleler kurmayı öğrenirler.
Yetişkin: Yetişkinler konuşmaları ile çocuklara “Model” olmaktadırlar.
DİL GELİŞİMİNİN AŞAMALARI
Agulama – Babıldama Evresi (0-6 aylar)
Bebek çeşitli sesler çıkarır. İhtiyaçları içinse ağlar.
Heceleme Evresi (6-12 aylar)
Konuşma organları olgunlaşmıştır. Bebek heceleri çıkarmaya başlar: ba-ba, ma-ma…
Tek sözcük Evresi (12-18 aylar)
Konuşmada “Kritik Dönem”dir. İlk anlamlı sözcükler söylenmeye başlanır. Çocuk çevreyi keşfetmeye yönelmiştir ve tek sözcüklerle çok şey anlatılmaya çalışılır ve tek sözcüğe farklı anlamlar yüklenir. Buna “Morgem” denir. Örneğin: “köpek” dendiğinde “Köpek gidiyor” “Köpek geliyor” gibi anlamları vardır.
Telgrafik Konuşma (18-24 aylar)
Sözcüklerin birleştirilmesi dönemidir. Öğrenilen kelime sayısı artar. İki kelime peş peşe söylenerek anlamlı sözcükler oluşturulur: “Anne su” Baba geldi”. Bağlaç kullanımı yoktur.
İlk Gramer Evresi (24-60 aylar)
Cümleler ve Gramer kuralları hızla öğrenilir. Kelime haznesi genişler. Kurallı ve Grameri uygun cümleler oluşturulur.
Davranışçı Yaklaşım:
Bebekler, kendilerini istedikleri sonuca götüren sesleri tekrar ederek dili öğrenmektedirler ve dil gelişimi “Taklit” yolu ile olmaktadır. Pekiştirilen sesler öğrenilir, pekiştirilmeyen sesler ise söner.
Sosyal Öğrenme Kuramı:
Bebek için Anne-Babanın model olması, çocuğun onları taklit etmesi ve Anne-Baba’nın yönlendirmesi ile olur. Çocuk sosyalleşme sürecinde, Modelleri taklit eder.
Çocuklardaki Kelime Sayısı-Kullanım Düzeyi:
1,5 yaşında => 100 kelime ort.
2 yaşında => 200-2500 kelime ort.
2,5 yaşında => 500 kelime ort.
3 yaşında => 900-1000 kelime ort.
4 yaşında => 1500 kelime ort.
5 yaşında => 2000-2200 kelime ort.
6 yaşında => 2500 kelime ort.
İnsan, bir dili öğrenirken önce cümle yapısını kavrar ve sonra da bu cümle yapılarından farklı cümle yapılarına dönüştürme yaparak yeni cümleler üretir. Dili öğrenme, biyolojik bir olgunluğa eriştikten sonra mümkünü olmaktadır.
Dil öğrenmede; önce isimler, sonra fiiller ve sonra da sıfatlar öğrenilir.
Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler:
Cinsiyet: Kız çocukları erkeklere göre daha erken konuşur ve kelime hazneleri fazladır.
Çevre: Televizyon, Bilgisayar gibi araçlar çocukların kelime dağarcığını geliştirir. Daha sosyal ortamlarda bulunan çocuklar, daha fazla öğrenme gösterirler.
Aile: Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel düzeyi de konuşmayı etkiler.
Oyun: Çocuklar oyun aracılığı ile diğer bireylerle etkileşime girerek yeni sözcükler ve düzgün cümleler kurmayı öğrenirler.
Yetişkin: Yetişkinler konuşmaları ile çocuklara “Model” olmaktadırlar.
DİL GELİŞİMİNİN AŞAMALARI
Agulama – Babıldama Evresi (0-6 aylar)
Bebek çeşitli sesler çıkarır. İhtiyaçları içinse ağlar.
Heceleme Evresi (6-12 aylar)
Konuşma organları olgunlaşmıştır. Bebek heceleri çıkarmaya başlar: ba-ba, ma-ma…
Tek sözcük Evresi (12-18 aylar)
Konuşmada “Kritik Dönem”dir. İlk anlamlı sözcükler söylenmeye başlanır. Çocuk çevreyi keşfetmeye yönelmiştir ve tek sözcüklerle çok şey anlatılmaya çalışılır ve tek sözcüğe farklı anlamlar yüklenir. Buna “Morgem” denir. Örneğin: “köpek” dendiğinde “Köpek gidiyor” “Köpek geliyor” gibi anlamları vardır.
Telgrafik Konuşma (18-24 aylar)
Sözcüklerin birleştirilmesi dönemidir. Öğrenilen kelime sayısı artar. İki kelime peş peşe söylenerek anlamlı sözcükler oluşturulur: “Anne su” Baba geldi”. Bağlaç kullanımı yoktur.
İlk Gramer Evresi (24-60 aylar)
Cümleler ve Gramer kuralları hızla öğrenilir. Kelime haznesi genişler. Kurallı ve Grameri uygun cümleler oluşturulur.
8 Nisan 2011 Cuma
Piaget’in Bilişsel Gelişim Dönemleri
1. Duyusal Motor (Duyu Hareket/Duyu-Devinimsel) Dönemi (bebeklik) (0 – 2):
Dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullanır.
Nesnelerin sürekliliğini (kalıcılığını) kazanılır. Örneğin; 6 aylık bir bebek gözünün önündeki bir nesne kaldırıldığında, yok olduğunu böyle bir nesnenin evrende bulunmadığını düşünür. 9 aylık bir bebek ise gözünün önünden kaldırılan nesnenin evrende var olduğunu düşünür ve onu değişik şekillerde aramaya çalışır. Aynı zamanda da kişi sürekliliğini kazanılır kişi sürekliliği daha önce kazanılır. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile bir nevi düşünme başlar. Çocuk dünyayı zihninde temsil etmeye başlar. Yani iç temsil süreci başlar. Bellek ilk kez kullanılmaya başlanır. Kavram ve dil gelişimi başlangıcı, olayları ve nesneleri zihninde sembolleştirmeye başlar.
Deneme – yanılma yoluyla öğrenme. Örneğin; 5 aylık bir bebek bir battaniyenin üzerindeki topu uzanarak topu almaya çalışır ve bunu başaramayarak vazgeçer. 10 aylık bir bebek ise uzanarak topu elde edemiyorsa, (yeni öğrenme şemaları kazandığı için) başka yollar arar ve battaniyeyi kendisine doğru çekerek topu elde eder.
Taklit bir davranış örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcığında bulunan davranışlarla başlar. Yeni doğan bebek ellerini açıp kapayabilir. Bu davranış yakalama refleksiyle ilgilidir. Eğer, anne bebekle oynarken ellerini açıp kapamaya başlarsa bebek bir süre sonra onu taklit edecektir. Annenin davranışı bebeğin aynı hareketi yapmaya sevk etmiştir.
Döngüsel tepki, çıngırağı vuran çocuk hoşuna gitmesi sonucu tekrar çıngırağa vurması gibi. Ayağını salladığında bebek beşiğinde ses çıkarsa yani sesi çıkarmak için ayağını sallama hareketini tekrarlar.
Devresel tepki, çocuk yaptığı bir davranışı tekrarlamaktadır. Örnek, bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetişkinlere “gına gelinceye” kadar tekrar eder. Bu çocuğun ilgili olayı özümlemeye çalıştığını gösterir.
Ses bulaşması; bir odaya 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya başlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden geldiğini idrak edememesi. Ses bulaşmasında kurtulan bir bebek benlik kavramının geliştiğini söyleyebiliriz. Benlik, kişinin kendisini algıla biçimidir. Kişilik, bireylerin farklı davranışları kişiliği belirler. Kimlik; ergenlikte ortaya çıkar. Kendini algılamanın daha ötesi.
2. İşlem Öncesi (ilk çocukluk) Dönemi (2 – 6):
Korunum ilkesi gerçekleşmez, Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; iki bardak var bardakların uzunlukları aynı, içindeki su seviyeleri de. Piaget çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltince ikisi de aynı cevabını alır. Bu bardakların bir tanesini geniş yayvan bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır.
Odaklaşma: Dikkatli bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışarıda bırakarak yalnızca bir yönüne yoğunlaştırma eğilimine, odaklaşma denilmektedir. Sıvı miktarı deneyinde çocuğun bardağın boyu üzerinde yoğunlaşması ve bardağın daha geniş olduğu için aynı miktar suyu alabileceğini düşünememesi odaklaşmaya örnek gösterilebilir. Küçük çocukların işlek yollarda karşıdan karşıya geçmekte zorlanmaları da odaklaşma ile ilgilidir. Çocuk trafik kurallarına uygun olarak önce soluna, sonra sağına tekrar soluna baktığında her seferinde ilk baktığını unutabilmekte, daha doğrusu o anda baktığı tarafa odaklamaktadır. Bir elmayı dörde böldüğümüzde, çocuk elmaları değerlendirirken sadece sayılar üzerinde odaklanır ya da merkezlenir. Dört çeyrek elmanın bir elmadan fazla olduğunu zanneder. Buda çocuk da korunum ya da kitlenin değişmezliği sürecindeki odaklama veya merkezleme kavramlarıyla açıklanır.
Tersine çevirememe: Bir işlemi tersinden düşünemezler. Bir bardaktan sürahiye boşaltılan suyun tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düşünemezler. A=B dir fakat B=A değildir. İlk akıl yürütmeyi kullanma faaliyetleri başlar. Tek yönlü mantık yürütme.
Ben merkezcilik: Çocuğa göre dünyanın merkezi kendisidir. Kendisinin bildiğini herkesin bildiğini ve kendisinin gördüğünü herkesin gördüğünü düşünür. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Telefonla konuşurken kendisinin gördüğünü karşısındakinin de gördüğünü düşünür. Çocukların oyunları da paraleldir. Yani tek başlarına oynarlar. Egosantrik düşünme başlar.
Monolog: Çocuklar bir arada toplu konuşma halinde etkileşime girer. Hep bir ağızdan ve birbirlerine karşılık vermeden konuşurlar. Sadece kendi konuşmasıyla ilgilenir.
Animizm: Yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamama durumunda ortaya çıkan karmaşadır. Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler. Örneğin; bir çocuk oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur.
Özelden özele akıl yürütme: Olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünebilme özelliğidir. Her sabah kahvaltısında yumurta yiyen bir çocuk bir gece misafir olarak kaldığı arkadaşının evinde sabah uyandığında yaptığı kahvaltıda yumurta yememiştir. Annesi ona “kahvaltı yaptım mı?” diye sorduğunda çocuk “kahvaltı yapmadım” (yumurta yemediği için) demiştir. Televizyon izlemedim o halde akşam olmadı gibi.
Bu dönemde çocukların dili çok hızlı gelişir. Fakat geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları kendine aittir. Dil gelişimi sembolleri kullanabilme yeteneğiyle ilgili.
Sembolik oyun ve düşünme: Çocuk hayal gücünü kullanarak düşünür. Çubuğu tabanca gibi kullanır. Boş çay fincanın da çay varmış gibi içmeye başlar. Nesneleri başka şeylerin yerine kullanabilir.
Sınıflama; Maddelerin sadece bir özelliğine göre sıralayabilir ve sınıflandırabilir. Örneğin; çocuğa on tane topu vererek sadece renklerine göre sınıflandırmasını bekleyebiliriz.
Bu dönemde çocuklar cinsiyet farklılıklarını, cinsel kimliğin devamlılığını öğrenirler.
İşlem öncesi dönem ikiye ayrılır. Sembolik dönem ve sezgisel dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Sezgisel dönemde mantık kuralları gelişmemiştir. Sezgilerle hareket edilir. Sembolik dönemde ise; sembolleri kullanılmaya başlanır ve dil gelişimi başlar.
3. Somut işlemler dönemi (ikinci çocukluk) (6-12):
Korunum kavramı kazanılır. Odaktan uzaklaşma var. Herhangi bir nesnenin biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde; miktar, ağırlık ve hacminde değişiklik olmayacağı -aynı kaldığı anlayışı - ilkesidir. Maddelerin görünümü değişse bile özü değişmez. Örneğin; bir anne iki çikolatayı 4 ve 8 yaşındaki çocuklarına birkaç parçaya bölecektir. 4 yaşındaki çocuk en çok parçanın olduğu tabaktaki çikolataları ister, korunumu kavrayamama. 8 yaşındaki çocuk ise herhangi bir tabağı isteyecektir. Korunumu kavramıştır. Korunum gelişimi; madde uzunluk (6-7), sayı/alan (7-8), ağırlık/hacim (9-12)
İşlemleri tersine çevirebilir. A=B ise B=A diyebilir. Mantıksal düşünmenin başladığı dönem. Oyunlar paralel olmaktan ziyade işbirliği içerisindedir.
Sınıflama yapabilirler. Örneğin; çocuklara 10 tane top verdiğimiz zaman topları; renk, ağırlık ve boyutlarına göre sınıflandırmalarını istersek bunu rahatlıkla yapabilirler.
Mantıklı düşünme başlar. Somut özelliklerdeki problemleri çözebilirler.
Cinsiyet rollerini öğrenirler. Hayal ve gerçeği birbirinden ayırırlar. Konuşmalarında toplu monolog azalır. Ben merkezcilik giderek azalır. Oluşlar ve nesneler hakkında mantıksal düşünür. Sayıları kullanmayı ve kümelemeyi öğrenir.
4. Soyut/Formel İşlemler (12-18):
Soyut kavram ve dünceler hakkında mantık geliştirebilir. Soyut kavramlar üzerine yazı yazabilir. Göreceli düşünebilir.
Akıl yürütebilir. Tümevarım, tümdengelim vb. düşünme yollarını kullanır. Hipotez kurabilir ve test edebilir. Birey yetişkin gibi davranır. Hipotetik (varsayımsal) düşünme başlar.
İdeal, fikir, değer, inanç geliştirebilir.
Ergen ben merkezcilik/egosantrizm, kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. Herkesin kendisiyle uğraştığını ve onu takip ettiğini düşünür.
Genel bir kuraldan özel bir kurala ya da özel bir kuraldan genel kurallara ulaşabilir.
Bu döneme ulaşan çocuk düşünce ile oynayabilme becerisini kazanmıştır. Tartışmalara katılmayı sever, mantık oyunlarıyla uğraşmaktan hoşlanır. Resim, müzik, şiir gibi konulara izleyici olarak değil uğraşı olarak katılmayı tercih eder.
Dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullanır.
Nesnelerin sürekliliğini (kalıcılığını) kazanılır. Örneğin; 6 aylık bir bebek gözünün önündeki bir nesne kaldırıldığında, yok olduğunu böyle bir nesnenin evrende bulunmadığını düşünür. 9 aylık bir bebek ise gözünün önünden kaldırılan nesnenin evrende var olduğunu düşünür ve onu değişik şekillerde aramaya çalışır. Aynı zamanda da kişi sürekliliğini kazanılır kişi sürekliliği daha önce kazanılır. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile bir nevi düşünme başlar. Çocuk dünyayı zihninde temsil etmeye başlar. Yani iç temsil süreci başlar. Bellek ilk kez kullanılmaya başlanır. Kavram ve dil gelişimi başlangıcı, olayları ve nesneleri zihninde sembolleştirmeye başlar.
Deneme – yanılma yoluyla öğrenme. Örneğin; 5 aylık bir bebek bir battaniyenin üzerindeki topu uzanarak topu almaya çalışır ve bunu başaramayarak vazgeçer. 10 aylık bir bebek ise uzanarak topu elde edemiyorsa, (yeni öğrenme şemaları kazandığı için) başka yollar arar ve battaniyeyi kendisine doğru çekerek topu elde eder.
Taklit bir davranış örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcığında bulunan davranışlarla başlar. Yeni doğan bebek ellerini açıp kapayabilir. Bu davranış yakalama refleksiyle ilgilidir. Eğer, anne bebekle oynarken ellerini açıp kapamaya başlarsa bebek bir süre sonra onu taklit edecektir. Annenin davranışı bebeğin aynı hareketi yapmaya sevk etmiştir.
Döngüsel tepki, çıngırağı vuran çocuk hoşuna gitmesi sonucu tekrar çıngırağa vurması gibi. Ayağını salladığında bebek beşiğinde ses çıkarsa yani sesi çıkarmak için ayağını sallama hareketini tekrarlar.
Devresel tepki, çocuk yaptığı bir davranışı tekrarlamaktadır. Örnek, bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetişkinlere “gına gelinceye” kadar tekrar eder. Bu çocuğun ilgili olayı özümlemeye çalıştığını gösterir.
Ses bulaşması; bir odaya 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya başlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden geldiğini idrak edememesi. Ses bulaşmasında kurtulan bir bebek benlik kavramının geliştiğini söyleyebiliriz. Benlik, kişinin kendisini algıla biçimidir. Kişilik, bireylerin farklı davranışları kişiliği belirler. Kimlik; ergenlikte ortaya çıkar. Kendini algılamanın daha ötesi.
2. İşlem Öncesi (ilk çocukluk) Dönemi (2 – 6):
Korunum ilkesi gerçekleşmez, Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; iki bardak var bardakların uzunlukları aynı, içindeki su seviyeleri de. Piaget çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltince ikisi de aynı cevabını alır. Bu bardakların bir tanesini geniş yayvan bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır.
Odaklaşma: Dikkatli bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışarıda bırakarak yalnızca bir yönüne yoğunlaştırma eğilimine, odaklaşma denilmektedir. Sıvı miktarı deneyinde çocuğun bardağın boyu üzerinde yoğunlaşması ve bardağın daha geniş olduğu için aynı miktar suyu alabileceğini düşünememesi odaklaşmaya örnek gösterilebilir. Küçük çocukların işlek yollarda karşıdan karşıya geçmekte zorlanmaları da odaklaşma ile ilgilidir. Çocuk trafik kurallarına uygun olarak önce soluna, sonra sağına tekrar soluna baktığında her seferinde ilk baktığını unutabilmekte, daha doğrusu o anda baktığı tarafa odaklamaktadır. Bir elmayı dörde böldüğümüzde, çocuk elmaları değerlendirirken sadece sayılar üzerinde odaklanır ya da merkezlenir. Dört çeyrek elmanın bir elmadan fazla olduğunu zanneder. Buda çocuk da korunum ya da kitlenin değişmezliği sürecindeki odaklama veya merkezleme kavramlarıyla açıklanır.
Tersine çevirememe: Bir işlemi tersinden düşünemezler. Bir bardaktan sürahiye boşaltılan suyun tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düşünemezler. A=B dir fakat B=A değildir. İlk akıl yürütmeyi kullanma faaliyetleri başlar. Tek yönlü mantık yürütme.
Ben merkezcilik: Çocuğa göre dünyanın merkezi kendisidir. Kendisinin bildiğini herkesin bildiğini ve kendisinin gördüğünü herkesin gördüğünü düşünür. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Telefonla konuşurken kendisinin gördüğünü karşısındakinin de gördüğünü düşünür. Çocukların oyunları da paraleldir. Yani tek başlarına oynarlar. Egosantrik düşünme başlar.
Monolog: Çocuklar bir arada toplu konuşma halinde etkileşime girer. Hep bir ağızdan ve birbirlerine karşılık vermeden konuşurlar. Sadece kendi konuşmasıyla ilgilenir.
Animizm: Yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamama durumunda ortaya çıkan karmaşadır. Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler. Örneğin; bir çocuk oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur.
Özelden özele akıl yürütme: Olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünebilme özelliğidir. Her sabah kahvaltısında yumurta yiyen bir çocuk bir gece misafir olarak kaldığı arkadaşının evinde sabah uyandığında yaptığı kahvaltıda yumurta yememiştir. Annesi ona “kahvaltı yaptım mı?” diye sorduğunda çocuk “kahvaltı yapmadım” (yumurta yemediği için) demiştir. Televizyon izlemedim o halde akşam olmadı gibi.
Bu dönemde çocukların dili çok hızlı gelişir. Fakat geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları kendine aittir. Dil gelişimi sembolleri kullanabilme yeteneğiyle ilgili.
Sembolik oyun ve düşünme: Çocuk hayal gücünü kullanarak düşünür. Çubuğu tabanca gibi kullanır. Boş çay fincanın da çay varmış gibi içmeye başlar. Nesneleri başka şeylerin yerine kullanabilir.
Sınıflama; Maddelerin sadece bir özelliğine göre sıralayabilir ve sınıflandırabilir. Örneğin; çocuğa on tane topu vererek sadece renklerine göre sınıflandırmasını bekleyebiliriz.
Bu dönemde çocuklar cinsiyet farklılıklarını, cinsel kimliğin devamlılığını öğrenirler.
İşlem öncesi dönem ikiye ayrılır. Sembolik dönem ve sezgisel dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Sezgisel dönemde mantık kuralları gelişmemiştir. Sezgilerle hareket edilir. Sembolik dönemde ise; sembolleri kullanılmaya başlanır ve dil gelişimi başlar.
3. Somut işlemler dönemi (ikinci çocukluk) (6-12):
Korunum kavramı kazanılır. Odaktan uzaklaşma var. Herhangi bir nesnenin biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde; miktar, ağırlık ve hacminde değişiklik olmayacağı -aynı kaldığı anlayışı - ilkesidir. Maddelerin görünümü değişse bile özü değişmez. Örneğin; bir anne iki çikolatayı 4 ve 8 yaşındaki çocuklarına birkaç parçaya bölecektir. 4 yaşındaki çocuk en çok parçanın olduğu tabaktaki çikolataları ister, korunumu kavrayamama. 8 yaşındaki çocuk ise herhangi bir tabağı isteyecektir. Korunumu kavramıştır. Korunum gelişimi; madde uzunluk (6-7), sayı/alan (7-8), ağırlık/hacim (9-12)
İşlemleri tersine çevirebilir. A=B ise B=A diyebilir. Mantıksal düşünmenin başladığı dönem. Oyunlar paralel olmaktan ziyade işbirliği içerisindedir.
Sınıflama yapabilirler. Örneğin; çocuklara 10 tane top verdiğimiz zaman topları; renk, ağırlık ve boyutlarına göre sınıflandırmalarını istersek bunu rahatlıkla yapabilirler.
Mantıklı düşünme başlar. Somut özelliklerdeki problemleri çözebilirler.
Cinsiyet rollerini öğrenirler. Hayal ve gerçeği birbirinden ayırırlar. Konuşmalarında toplu monolog azalır. Ben merkezcilik giderek azalır. Oluşlar ve nesneler hakkında mantıksal düşünür. Sayıları kullanmayı ve kümelemeyi öğrenir.
4. Soyut/Formel İşlemler (12-18):
Soyut kavram ve dünceler hakkında mantık geliştirebilir. Soyut kavramlar üzerine yazı yazabilir. Göreceli düşünebilir.
Akıl yürütebilir. Tümevarım, tümdengelim vb. düşünme yollarını kullanır. Hipotez kurabilir ve test edebilir. Birey yetişkin gibi davranır. Hipotetik (varsayımsal) düşünme başlar.
İdeal, fikir, değer, inanç geliştirebilir.
Ergen ben merkezcilik/egosantrizm, kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. Herkesin kendisiyle uğraştığını ve onu takip ettiğini düşünür.
Genel bir kuraldan özel bir kurala ya da özel bir kuraldan genel kurallara ulaşabilir.
Bu döneme ulaşan çocuk düşünce ile oynayabilme becerisini kazanmıştır. Tartışmalara katılmayı sever, mantık oyunlarıyla uğraşmaktan hoşlanır. Resim, müzik, şiir gibi konulara izleyici olarak değil uğraşı olarak katılmayı tercih eder.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)