Bu Blogda Ara

8 Mayıs 2011 Pazar

İş Analizi

George A. Miller
İş Analizi

Öğretim tasarımı sürecinde kullanılan iş analizi, öğrencilerin öğrenme ortamlarında nasıl hareket edeceklerini bildiklerini düşündüğümüz öğrenme sürecini analiz eden ve açıklığa kavuşturan süreçtir.




İş Analizinin Amacı

Kazanımların belirlenmesi,

Öğrencilerin çaba harcayacağı görev ve alt görevlerin ayrıntılı biçimde belirlenmesi ve açıklanması,

Görevi (işi) biçimleyecek olan bilgi türünün (declarative, structural, procedural) belirlenmesi,

Öğretimsel gelişime uygun öğrenme çıktılarının belirlenmesi,

Görevlerin öncelik ve sıralamasının belirlenmesi,

Uygun medya ve öğrenme ortamlarının seçilmesi,

Performans değerlendirme ve değerlendirmenin yapılandırılması.

İş Analizi Nasıl Yapılır?

Jonassen’a göre iş analizi beş farklı fonksiyonu içerir:

Kazanımlara göre işlerin sınıflanması

İş envanteri - işlerin belirlenmesi / işlerin bir listesinin yapılması

İşlerin seçilmesi – işlerin önem sırasına konulması ve öğrenme için eğer yapılacak iş çok ise uygun ya da yapılabilir olanların seçilmesi

İşlerin ayrıştırılması – iş ya da hedef bileşenlerinin tanımlanması ve betimlenmesi

İş ve alt işlerin sıralanması – iş ya da alt işlerin öğrenmeyi destekleyecek şekilde sıralanması.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Öğretim Tararımı Modeli

Geleneksel Tasarım Etkinlikleri

Analiz : -İçerik -Öğrenen
-Öğretim ihtiyacı
-Öğretim hedefleri
Tasarım: -Öğretim hedefleri
-İş analizi
-Ölçüt dayanaklı değerlendirme
Geliştirme: Öğretsel materyallerin geliştirilmesi
Uygulama: -Öğretmen: ileten, yöneten
-Öğrenen: alıcı, kazanan
-Odak: hedefin kazandırılması
Değerlendirme: -Öğrenenin ne bildiği
-Neyi nasıl bildiği


Yapılandırmacı Tasarım Etkinlikleri

Analiz : -Bağlam
-Öğrenen
-Problem tanımlanması
-Anahtar kavramların tanıtılması
Tasarım: -Öğretimsel kazanımlar
-Öğrenme sıralamasının yapılması (grup ve/ya da bireysel)
-Bağlama dayalı değerlendirme
Geliştirme: Öğrenme kaynaklarının yapılandırılması
Uygulama: -Öğretmen: başvurulan, destekleyen
-Öğrenen: yöneten, kontrol eden
-Odak: problem çözme
Uygulama:Öğrenenin nasıl öğrendiği Bilmenin girdisini çıktısını bilmesi

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Bilişsel Alan Hedefleri

Bilgi aşaması:

Bireyin temel kavramları, ilkeleri olayları, terimleri, yöntemleri bilmesi, tanıması, hatırlaması ve ezbere söylemesi gibi bilişsel süreçleri kapsar. Terimler,olgular,araç gereçler,alışılar yönelim ve aşamalı dizilerin,sınıflamaların bilgileri ile ölçütler, yöntemler, ilke ve genellemeler, kuramlar ve yapıların bilgisini içerir.

ÖRNEKLER:
Bir öğrencinin matematik dersinde dört işlem bilgisini taşıması.
Felsefe dersinde akımlarla ilgili temel sınıflamaları hatırlama.
Kurtuluş savaşı ile ilgili tarihleri söyleme.
Coğrafya dersinde bölgelerin adını sayma.
Program geliştirme ile ilgili kavramların tanımını bilme.
Kamu yardım programlarının gelişimine yol açan ana eğilimleri bilme.
Kültür kavramı ile ilgili belli başlı kuramları hatırlayabilme.

Kavrama aşaması:

Bilgi düzeyinde kazanılmış kavramların özümsenmesi,kendine mal edilmesi,anlamının yakalanması,yorumlanması,bir durumdan başka bir duruma çevirme,geleceğe yönelik kestirimde (öteleme) bulunma,bilgiyi kendi cümleleriyle ifade etmek gibi süreçleri kapsar. Anlamanın en alt basamağını oluşturur.

ÖRNEKLER:
Türkiye’deki yağış durumuna ilişkin bilgileri grafiğe dönüştürebilme yeteneği.
Nüfus artışıyla ilgili geleceğe dönük çıkarımda bulunabilme.
Anne sütünün yararlarını farklı örneklerle açıklama.
Belirtke tablosunun faydalarını kavrayabilme.
Matematikte kelimelerle ifade edilmiş bir bilgiyi,diğer sembollerle dile getirebilme gücü.
Yabancı bir dilde verilen bir cümleyi Türkçe’ye çevirebilme.
Verilen bir ilkeyi kendi cümleleriyle açıklayabilme.
Verilen bir toplumsal olgunun,gelecekte alabileceği durum hakkında öteleme yaparak, durumu gerekçeleriyle açıklayabilme.
Okuduğu metine uygun bir başlık bulma.

Uygulama aşaması:

Öğrencinin kavrama düzeyindeki öğrenmelerine dayanarak,yeni problemleri çözüme ulaştırması,bilgileri işlemlere uygulaması,hesaplaması,yapıp göstermesi gibi süreçlerden oluşur.yani bir takım soyutlamaları,somut bir biçime dönüştürme,somut olarak yapıp gösterebilme özelliğini içerir.

ÖRNEKLER:
Dört işlemle ilgili bir problemi çözme.
Bilimsel yöntemleri kullanarak ödev hazırlama.
Fizikte kuvvet konusuyla ilgili problemleri çözme.
Tasarlanmış modellere göre bir elbise dikme.
Kadavra üzerinde kas ve kemik çeşitlerini gösterme.
İlk yardım dersinde aldığı bilgileri, spor yaralanmalarında kullanma.
Düzeyine uygun bir metni dil kurallarına uygun olarak okuma.
Yeni öğrendiği İngilizce kelimeleri bir İngiliz’le iletişim kurmak için kullanabilme.

Analiz aşaması:

Parçalara ayırma, parçalar arasındaki ilişkileri bulma, bütünü oluşturan ilke ve kuralları tahlil etme, benzerlik ve farklılıkları ortaya koyma gibi süreçlerden oluşur. Bu aşamada tümden gelim önemlidir.

ÖRNEKLER:
Bir cümleyi doğru olarak öğelerine ayıra bilme.
Çevre kirliliğine yol açan nedenleri ortaya koyma.
Değişmenin olumlu ve olumsuz yönlerini tespit etme.
Aile ve toplum arasındaki ilişkileri belirleyebilme.
Avrupa birliğinin ortaklık ilkelerini belirleyebilme.
Olguları,hipotezlerden ayıra bilme.
Sağlıkla ilgili kuramları uygun başlıklar altında sıralayabilme.
Bir propaganda afişinde yer alan biçim ve örüntüleri fark edebilme.
Giyim atölyesinde kullanılan araçları niteliklerine göre sınıflayabilme.

Sentez aşaması:

Öğeleri,parçaları belli ilişki ve kurallara göre birleştirip,yeni bir bütün oluşturma,özgün fikirlere ulaşabilme. Yeni bir biçime ve formüle kavuşturabilme,yeni şeyler yaratma süreçlerinden oluşur. Üretme, buluş, icat ve yaratıcılık ön plandadır.

ÖRNEKLER:
Bir öğrencinin turizm konusunda özgün bir kompozisyon yazması.
Öğretimde planlama ve değerlendirme dersi ile ilgili yeni bir sınav tekniği hazırlama.
Kültür konusunda orijinal bir makale yazma.
Eğitim sisteminin sorunlarına yeni çözüm önerileri getirebilme.
Deniz kirliliğini önlemek için bir takım projeler tasarlayıp geliştirebilme.
Demokrasinin,insan hayatındaki önemini kendine has bir üslup kullanarak açıklayabilme.
Çeşitli durumlara uygun öğretici fıkralar üretebilme.
İletişim sürecinde kullanılabilecek yeni bir yazı stili icat etme.
Bir matematik problemini çözebilmek için yeni ve kısa bir formül önerebilme.

Değerlendirme aşaması:

Bir ürünü, bir görüşü iç ve dış ölçütlere göre eleştirme, taktir etme sonuç çıkarma, özetleme, destekleme, yargılama, tutarsızlıkları gösterme v.b. süreçlerden oluşur.bir değer biçme standardını kullanma söz konusudur. Bireyin değer hükümlerini kullanması, haklıyı haksızdan ayırt etmesi gibi kazanımları ortaya koyar.

ÖRNEKLER:
Bir çocuk kitabını olması gereken özelliklere göre eleştirebilme.
Kişinin gelişim düzeyine uygun bir yazıyı,makale kurallarına göre değerlendirmesi.
Bir ders yazılım programını belli ölçülere göre yargılama.
Bir tartışmadaki mantıksal yazıları ortaya koyabilme.
Bir sanat eserini,renk uyumu,desen yapısı bakımından taktir edebilme.
İyi bir sınavda bulunması gereken temel ilkeleri tartışabilme.
Sağlık alanında hüküm süren bir takım yanlış inanışları eleştirebilme.
Toplumda kabul gören siyasal felsefeleri, bilimsel kriterlere göre yargılayabilme.
Bir makalede dile getirilen örnekleri, iç tutarlılık açısından yorumlayabilme.
Bir davranışla ilgili olarak ileri sürülen gerekçeleri,haklılık ölçütlerine göre taktir edebilme.
Sosyal bilgiler dersi ile ilgili temel ürün ve süreçleri, belirli ölçütlere göre değerlendirebilme.
Bir müzik parçasındaki söz ve melodi bütünlüğünü taktir edebilme.
Bir kitapta geçen önemli olayları ana hatları ile özetleyebilme.
Yapılan bir inceleme gezisinin yaralı olup olmadığını, gezi planına göre özetleme.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Öğrenen Özellikleri

İnsanlar değişik açılardan birbirlerinden farklılık gösterirler. Öğretim tasarımcısı, öğrenenlerin yetenekleri, ihtiyaçları ve ilgileri konusunda bilgi toplamalıdır. Bu bilgiler, konuların seçilmesi, kazanımların belirlenmesini, konuların nasıl ele alınacağı, öğrenme etkinliklerinin biçimi gibi planlamanın bazı unsurlarını etkilemektedir.
Öğrenenin özellikleri dört ana başlık altında incelenebilir. Bunlar:

Bilişsel özellikler
Fiziksel özellikler
Duyuşsal özellikler
Sosyal özellikler

Bilişsel Özellikler

Genel özellikler
*Genel yetenekler
*Özel yetenekler
*Gelişim dönemi (örn. Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri)
*Dilsel gelişim dönemi
*Okuma seviyesi
*Görsel okuryazarlık düzeyi (grafiklerden bilgi çıkarabilme becerisi)
*Bilişsel işleme biçimi (seçilen ve en etkili)
*Bilişsel ve öğrenme stratejileri
*Genel dünya bilgisi
- Daha önceki öğrenmeler

Fiziksel Özellikler

Duyusal algılama
Genel sağlık
Yaş

Duyuşsal Özellikler

İlgiler
Motivasyon
Öğrenmeye karşı motivasyon
Konu alanına karşı tutum
Öğrenmeye karşı tutum
Arabuluculukla ilgili algı ve deneyimleri
Akademik öz-benlik
Kaygı düzeyi
İnançlar
Başarı özellikleri (örn. Kontrol odağı)

Sosyal Özellikler

Akranları ile ilişkileri
Otoriteye karşı hissettikleri
İşbirliği ya da rekabete yönelik eğilimleri
Ahlaki gelişim (örn. Kohlberg’in ahlaki gelişim basamakları)
Sosyoekonomik durum
Etnik durumu
Rol modelleri

Görsel Okur Yazarlık

Günlük hayatımızda insanlarla iletişim kurarken, bir şey anlatırken ya da izlerken hangi yolları kullandığımızı bir düşünün. Genellikle en büyük yardımcımız kelimeler olsa da her şeyi yazarak ya da konuşarak anlatamayabiliriz. Sunu yaparken de öğrendiğimiz gibi, bazen resimler ve semboller birçok kelimeden çok daha çabuk ve anlaşılır şekilde anlatacaklarımızı ifade etmemizi sağlar. Bu gibi durumlarda kullanılması için herkes tarafından kabul edilmiş bazı işaretler vardır. Bu işaretleri kullandığınızda vermek istediğiniz mesaj herkes tarafından anlaşılacak ve size zaman kazandıracaktır. Bu işaretleri bilmeniz aynı zamanda günlük hayatınızı kolaylaştırmak için de gereklidir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.


Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.


Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor.

Bu sembol, başlayacak olan programın bütün aile tarafından izlenebileceğini ifade eder. Programın konusu ve görüntüleri açısından her yaş grubuna uygun olduğu anlamına gelir.

ALLAKİ GELİŞİM

KOHLBERG’İN AHLAK GELİŞİM KURAMI

I. Gelenek Öncesi Dönem;

Bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. Ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir. (Kağıtçıbaşı,1999); Bu düzeyin temel özelliği otoriteye körü körüne bağlılık ve karşılıklı somut bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “kuvvetli olan kazanır” düşüncesi gerisindeki temel felsefedir.

evre: İtaat ve Ceza Yönelimi:
Bu devrede davranışın sonuçları, o davranışın iyi yada kötü olduğunu tayin eder. Bir davranış cezalandırılıyorsa kötü, cezalandırılmıyorsa iyidir. Cezadan kurtulmak ve yetkiye karşı tam riayet kendi başına değerlidir. Çocuk için büyüklerin sözünden çıkmamak önemlidir, çünkü onlar büyük ve güçlüdür. Başın derde girmemesi önemlidir. Ahlak gelişiminin bu evresindeki bir öğrenci yakalanmadığı sürece kopya çekmeyi doğal bir davranış olarak değerlendirir. Yine bu evredeki bir vergi sorumlusu cezalandırılmaktan kaçındığı için vergisini ödemekte olabilir. Bu ahlaki gelişimin evresinde olan bireyler, davranışları, davranışların fiziksel sonuçlarına göre değerlendirir. Yani 5.000.000 TL. vergi kaçıran bir sorumlunun cezası, 1.000.000 TL. kaçıranınkinden fazla olmalıdır.

evre: Saf Çıkarcı Yönelim:
Doğru davranış, kişinin gereksinmelerini tatmin eden davranıştır. Pragmatik alış-veriş kavramı ( sen bana yardım et, ben sana ederim ), sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. Çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar, cezalandırılanlardan çekinir. Bu dönemde “doğru” olan şey, diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan, somut ve adil karşılıklı alışveriştir. Bu evredeki kişi “ne kadar verirsem o kadar almalıyım” şeklinde bir yargıya sahiptir. Diğer yandan kurallara; kurallar kişinin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece uyulur. Bu evredeki bireyin düşüncesine göre kişinin kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. Bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. Diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarları gözetmemiz gerekir. Alışverişin adil olması gerekir. Birisi diğerinden fazla veriyor ya da alıyorsa bu yanlış bir durumdur.

II. Geleneksel Dönem

Bu düzeyde, kişinin bir üyesi olduğu ailenin, arkadaş grubunun yada çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. Seçilen referans grubunun doğru kabul ettikleri, çocuğun gözünde de doğrudur. Buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil aynı zamanda onlara sadakattir. Mevcut sosyal düzenin korunması ve desteklenmesi ve bu düzenin kurum ve gruplarıyla özdeşleşmek önemlidir. Bu düzey iki devreden oluşur.

evre: İyi Çocuk Eğilimi:
Bu devrede iyi davranış, başkalarını memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır. Yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. Davranış niyete göre değerlendirilir. ‘İyi niyetli olmak’ önem kazanır. Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önem-lidir(21). Doğru, iyi insan olmaktır. Doğru, diğer insanların duyguları ile ilgilenmek, onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. Doğru davranış, iyi çocuk olma, iyi öğrenci olma, iyi eş olma, iyi anne olma veya baba olma, iyi vatandaş olmadır, doğru davranmanın “iyi olma”nın nedeni çevresinin, kendisi için önemli olan kişilerin onayını alma, onların gözünde iyi olmaktır.

evre: Kanun ve Düzen Eğilimi:
Bu devrede önemli olan, başkalarını memnun edecek davranışlarda bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal düzeni korumaktır. Doğru davranış, görevini yapmak, otoriteye saygı göstermek, kural ve yasalara uymaktır. Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir(21). Kurallara uymanın nedeni, toplumsal sistemin düzenin korunmasıdır. Bunun için de bazı durumlar vicdani değerlerle çatışsa bile, sistem korunmalıdır. “Ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır.

III. Gelenek Sonrası ( Özerk yada İlkeli) Dönem:

Bu düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup yada kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. İkinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. Bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur. Kişi kendi seçtiği, üzerinde düşündüğü ahlak ilkelerine göre yargılarda bulunur. Bu düzeyde de 2 devre vardır.

evre: Kontrat ve Yasaya Uygunluk Yönelimi:
Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun davranıştır. Bireyin fikir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu devrede, görüş birliğine varma teknikleri önemsenir. Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu olduğu da kabul edilir. Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanır. Bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. Her birey kendi tercihlerini yapma hakkına sahiptir. Doğru, toplumun temel hak ve değerlerini, temel hukuk kurallarını, grubun kanunları ile çelişse bile korumaktır. Doğru, insanların farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır. Yaşama, özgürlük gibi temel insan hak ve özgürlüklerini, çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. Yasalara, üzerinde çoğunluğun anlaştığı toplumsal bir anlaşma olduğu için uymak gerekir. Bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak, azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. Bunun için, yasalar kılı kırk yararak hazırlanmalıdır.

evre: Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi:
Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut ilkelerdir. Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve insana saygıyı içerebilirler.

Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bu sıralamada oluşur, çünkü her devrede bir önceki devrede erişilen ahlak gelişiminin bir sentezinin yapılması ve onun ilerisine erişilmesidir. Ancak, her birey 6. devreye kadar çıka-mayabilir. Hatta Kohlberg’in araştırmalarına göre yetişkin bireylerin çoğu 4. devrede kalır.


Görsel Okur Yazarlık
Günlük hayatımızda insanlarla iletişim kurarken, bir şey anlatırken ya da izlerken hangi yolları kullandığımızı bir düşünün. Genellikle en büyük yardımcımız kelimeler olsa da her şeyi yazarak ya da konuşarak anlatamayabiliriz. Sunu yaparken de öğrendiğimiz gibi, bazen resimler ve semboller birçok kelimeden çok daha çabuk ve anlaşılır şekilde anlatacaklarımızı ifade etmemizi sağlar. Bu gibi durumlarda kullanılması için herkes tarafından kabul edilmiş bazı işaretler vardır. Bu işaretleri kullandığınızda vermek istediğiniz mesaj herkes tarafından anlaşılacak ve size zaman kazandıracaktır. Bu işaretleri bilmeniz aynı zamanda günlük hayatınızı kolaylaştırmak için de gereklidir.
Peki, görsel okuryazarlık nedir?
Görsel okuryazarlık, görsellerden anlam çıkartabilmek ve onları yorumlayabilmektir. Görselleri anlamak günlük hayat içinde çok önemlidir ve hiç ummadığınız durumlarda çok yardımcı olabilir.


Dilinizi bilmediğiniz bir ülkede bile ortak işaretler ve semboller sayesinde
birçok şeyi yapabilirsiniz. Mesela havaalanları yol tabelalarında hep bir uçak resmiyle gösterilir. Bu, o dilde havaalanı sözcüğünü bilmeseniz de hangi yöne gideceğinizi bulmanızı sağlar. Kısacası diyebiliriz ki, görsel dil yazılı dilden çok daha anlaşılır ve etkilidir. Kolayca anlaşılır ve her yerde aynıdır.


Bu işaretlere bir başka örnek olarak da, son zamanlarda televizyonda bir program başlamadan çıkan sembolleri verebiliriz. Bu resimler aslında bize o programın içeriği ile ilgili bilgiler veriyor

9 Nisan 2011 Cumartesi

DİL GELİŞİMİ KURAMI

Kısaca Dil; düşünceyi yapılandırır ve dil ile Düşünce karşılıklı bir yapılanma ve etkileşim içersindedir. Dil Gelişiminin, Bilişsel Gelişime paralel olarak gelişmekte olduğu kabul edilir.
Davranışçı Yaklaşım:
Bebekler, kendilerini istedikleri sonuca götüren sesleri tekrar ederek dili öğrenmektedirler ve dil gelişimi “Taklit” yolu ile olmaktadır. Pekiştirilen sesler öğrenilir, pekiştirilmeyen sesler ise söner.

Sosyal Öğrenme Kuramı:
Bebek için Anne-Babanın model olması, çocuğun onları taklit etmesi ve Anne-Baba’nın yönlendirmesi ile olur. Çocuk sosyalleşme sürecinde, Modelleri taklit eder.


Çocuklardaki Kelime Sayısı-Kullanım Düzeyi:

1,5 yaşında => 100 kelime ort.
2 yaşında => 200-2500 kelime ort.
2,5 yaşında => 500 kelime ort.
3 yaşında => 900-1000 kelime ort.
4 yaşında => 1500 kelime ort.
5 yaşında => 2000-2200 kelime ort.
6 yaşında => 2500 kelime ort.

İnsan, bir dili öğrenirken önce cümle yapısını kavrar ve sonra da bu cümle yapılarından farklı cümle yapılarına dönüştürme yaparak yeni cümleler üretir. Dili öğrenme, biyolojik bir olgunluğa eriştikten sonra mümkünü olmaktadır.

Dil öğrenmede; önce isimler, sonra fiiller ve sonra da sıfatlar öğrenilir.



Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler:

Cinsiyet: Kız çocukları erkeklere göre daha erken konuşur ve kelime hazneleri fazladır.
Çevre: Televizyon, Bilgisayar gibi araçlar çocukların kelime dağarcığını geliştirir. Daha sosyal ortamlarda bulunan çocuklar, daha fazla öğrenme gösterirler.
Aile: Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel düzeyi de konuşmayı etkiler.
Oyun: Çocuklar oyun aracılığı ile diğer bireylerle etkileşime girerek yeni sözcükler ve düzgün cümleler kurmayı öğrenirler.
Yetişkin: Yetişkinler konuşmaları ile çocuklara “Model” olmaktadırlar.

DİL GELİŞİMİNİN AŞAMALARI

Agulama – Babıldama Evresi (0-6 aylar)
Bebek çeşitli sesler çıkarır. İhtiyaçları içinse ağlar.

Heceleme Evresi (6-12 aylar)
Konuşma organları olgunlaşmıştır. Bebek heceleri çıkarmaya başlar: ba-ba, ma-ma…

Tek sözcük Evresi (12-18 aylar)
Konuşmada “Kritik Dönem”dir. İlk anlamlı sözcükler söylenmeye başlanır. Çocuk çevreyi keşfetmeye yönelmiştir ve tek sözcüklerle çok şey anlatılmaya çalışılır ve tek sözcüğe farklı anlamlar yüklenir. Buna “Morgem” denir. Örneğin: “köpek” dendiğinde “Köpek gidiyor” “Köpek geliyor” gibi anlamları vardır.

Telgrafik Konuşma (18-24 aylar)
Sözcüklerin birleştirilmesi dönemidir. Öğrenilen kelime sayısı artar. İki kelime peş peşe söylenerek anlamlı sözcükler oluşturulur: “Anne su” Baba geldi”. Bağlaç kullanımı yoktur.

İlk Gramer Evresi (24-60 aylar)
Cümleler ve Gramer kuralları hızla öğrenilir. Kelime haznesi genişler. Kurallı ve Grameri uygun cümleler oluşturulur.

8 Nisan 2011 Cuma

Piaget’in Bilişsel Gelişim Dönemleri

1. Duyusal Motor (Duyu Hareket/Duyu-Devinimsel) Dönemi (bebeklik) (0 – 2):

Dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullanır.
Nesnelerin sürekliliğini (kalıcılığını) kazanılır. Örneğin; 6 aylık bir bebek gözünün önündeki bir nesne kaldırıldığında, yok olduğunu böyle bir nesnenin evrende bulunmadığını düşünür. 9 aylık bir bebek ise gözünün önünden kaldırılan nesnenin evrende var olduğunu düşünür ve onu değişik şekillerde aramaya çalışır. Aynı zamanda da kişi sürekliliğini kazanılır kişi sürekliliği daha önce kazanılır. Nesne sürekliliğinin kazanılması ile bir nevi düşünme başlar. Çocuk dünyayı zihninde temsil etmeye başlar. Yani iç temsil süreci başlar. Bellek ilk kez kullanılmaya başlanır. Kavram ve dil gelişimi başlangıcı, olayları ve nesneleri zihninde sembolleştirmeye başlar.
Deneme – yanılma yoluyla öğrenme. Örneğin; 5 aylık bir bebek bir battaniyenin üzerindeki topu uzanarak topu almaya çalışır ve bunu başaramayarak vazgeçer. 10 aylık bir bebek ise uzanarak topu elde edemiyorsa, (yeni öğrenme şemaları kazandığı için) başka yollar arar ve battaniyeyi kendisine doğru çekerek topu elde eder.
Taklit bir davranış örneğini ya da modelini takip ve kopya etme yeteneğidir. Çocuğun dağarcığında bulunan davranışlarla başlar. Yeni doğan bebek ellerini açıp kapayabilir. Bu davranış yakalama refleksiyle ilgilidir. Eğer, anne bebekle oynarken ellerini açıp kapamaya başlarsa bebek bir süre sonra onu taklit edecektir. Annenin davranışı bebeğin aynı hareketi yapmaya sevk etmiştir.
Döngüsel tepki, çıngırağı vuran çocuk hoşuna gitmesi sonucu tekrar çıngırağa vurması gibi. Ayağını salladığında bebek beşiğinde ses çıkarsa yani sesi çıkarmak için ayağını sallama hareketini tekrarlar.
Devresel tepki, çocuk yaptığı bir davranışı tekrarlamaktadır. Örnek, bir espri öğrenen çocuk, o espriyi etrafındaki yetişkinlere “gına gelinceye” kadar tekrar eder. Bu çocuğun ilgili olayı özümlemeye çalıştığını gösterir.
Ses bulaşması; bir odaya 4 – 5 adet bebek bir araya getirilirse ve bu bebeklerin sadece 1 tanesi ağlamaya başlayınca diğer bebeklerin de ağlamasıdır. Bebeklerin böyle davranmasının nedeni ise; ağlama sesinin kendisinden geldiğini idrak edememesi. Ses bulaşmasında kurtulan bir bebek benlik kavramının geliştiğini söyleyebiliriz. Benlik, kişinin kendisini algıla biçimidir. Kişilik, bireylerin farklı davranışları kişiliği belirler. Kimlik; ergenlikte ortaya çıkar. Kendini algılamanın daha ötesi.

2. İşlem Öncesi (ilk çocukluk) Dönemi (2 – 6):

Korunum ilkesi gerçekleşmez, Piaget 5 yaşlarında bir çocukla deney yapar; iki bardak var bardakların uzunlukları aynı, içindeki su seviyeleri de. Piaget çocuğa hangi bardakta su fazla diye bir soru yöneltince ikisi de aynı cevabını alır. Bu bardakların bir tanesini geniş yayvan bir bardağa boşaltarak hangi bardakta su fazla diye tekrar sorunca uzun bardaktaki cevabını alır.
Odaklaşma: Dikkatli bir olayın ya da nesnenin diğer yönlerini dışarıda bırakarak yalnızca bir yönüne yoğunlaştırma eğilimine, odaklaşma denilmektedir. Sıvı miktarı deneyinde çocuğun bardağın boyu üzerinde yoğunlaşması ve bardağın daha geniş olduğu için aynı miktar suyu alabileceğini düşünememesi odaklaşmaya örnek gösterilebilir. Küçük çocukların işlek yollarda karşıdan karşıya geçmekte zorlanmaları da odaklaşma ile ilgilidir. Çocuk trafik kurallarına uygun olarak önce soluna, sonra sağına tekrar soluna baktığında her seferinde ilk baktığını unutabilmekte, daha doğrusu o anda baktığı tarafa odaklamaktadır. Bir elmayı dörde böldüğümüzde, çocuk elmaları değerlendirirken sadece sayılar üzerinde odaklanır ya da merkezlenir. Dört çeyrek elmanın bir elmadan fazla olduğunu zanneder. Buda çocuk da korunum ya da kitlenin değişmezliği sürecindeki odaklama veya merkezleme kavramlarıyla açıklanır.
Tersine çevirememe: Bir işlemi tersinden düşünemezler. Bir bardaktan sürahiye boşaltılan suyun tekrar bardağa doldurulması halinde önceki düzeyine geleceğini düşünemezler. A=B dir fakat B=A değildir. İlk akıl yürütmeyi kullanma faaliyetleri başlar. Tek yönlü mantık yürütme.
Ben merkezcilik: Çocuğa göre dünyanın merkezi kendisidir. Kendisinin bildiğini herkesin bildiğini ve kendisinin gördüğünü herkesin gördüğünü düşünür. Kendisini başkasının yerine koyamaz. Telefonla konuşurken kendisinin gördüğünü karşısındakinin de gördüğünü düşünür. Çocukların oyunları da paraleldir. Yani tek başlarına oynarlar. Egosantrik düşünme başlar.
Monolog: Çocuklar bir arada toplu konuşma halinde etkileşime girer. Hep bir ağızdan ve birbirlerine karşılık vermeden konuşurlar. Sadece kendi konuşmasıyla ilgilenir.
Animizm: Yaşayan ve yaşamayan nesneler arasında ayrım yapamama durumunda ortaya çıkan karmaşadır. Çocuk cansız nesnelere canlılık özellikleri yükler. Örneğin; bir çocuk oyuncak bebekle canlıymış gibi konuşur.
Özelden özele akıl yürütme: Olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünebilme özelliğidir. Her sabah kahvaltısında yumurta yiyen bir çocuk bir gece misafir olarak kaldığı arkadaşının evinde sabah uyandığında yaptığı kahvaltıda yumurta yememiştir. Annesi ona “kahvaltı yaptım mı?” diye sorduğunda çocuk “kahvaltı yapmadım” (yumurta yemediği için) demiştir. Televizyon izlemedim o halde akşam olmadı gibi.
Bu dönemde çocukların dili çok hızlı gelişir. Fakat geliştirdikleri kavramlar ve kullandıkları sembollerin anlamları kendine aittir. Dil gelişimi sembolleri kullanabilme yeteneğiyle ilgili.
Sembolik oyun ve düşünme: Çocuk hayal gücünü kullanarak düşünür. Çubuğu tabanca gibi kullanır. Boş çay fincanın da çay varmış gibi içmeye başlar. Nesneleri başka şeylerin yerine kullanabilir.
Sınıflama; Maddelerin sadece bir özelliğine göre sıralayabilir ve sınıflandırabilir. Örneğin; çocuğa on tane topu vererek sadece renklerine göre sınıflandırmasını bekleyebiliriz.
Bu dönemde çocuklar cinsiyet farklılıklarını, cinsel kimliğin devamlılığını öğrenirler.
İşlem öncesi dönem ikiye ayrılır. Sembolik dönem ve sezgisel dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Sezgisel dönemde mantık kuralları gelişmemiştir. Sezgilerle hareket edilir. Sembolik dönemde ise; sembolleri kullanılmaya başlanır ve dil gelişimi başlar.

3. Somut işlemler dönemi (ikinci çocukluk) (6-12):

Korunum kavramı kazanılır. Odaktan uzaklaşma var. Herhangi bir nesnenin biçimi ya da mekandaki konumu değiştiğinde; miktar, ağırlık ve hacminde değişiklik olmayacağı -aynı kaldığı anlayışı - ilkesidir. Maddelerin görünümü değişse bile özü değişmez. Örneğin; bir anne iki çikolatayı 4 ve 8 yaşındaki çocuklarına birkaç parçaya bölecektir. 4 yaşındaki çocuk en çok parçanın olduğu tabaktaki çikolataları ister, korunumu kavrayamama. 8 yaşındaki çocuk ise herhangi bir tabağı isteyecektir. Korunumu kavramıştır. Korunum gelişimi; madde uzunluk (6-7), sayı/alan (7-8), ağırlık/hacim (9-12)
İşlemleri tersine çevirebilir. A=B ise B=A diyebilir. Mantıksal düşünmenin başladığı dönem. Oyunlar paralel olmaktan ziyade işbirliği içerisindedir.
Sınıflama yapabilirler. Örneğin; çocuklara 10 tane top verdiğimiz zaman topları; renk, ağırlık ve boyutlarına göre sınıflandırmalarını istersek bunu rahatlıkla yapabilirler.
Mantıklı düşünme başlar. Somut özelliklerdeki problemleri çözebilirler.
Cinsiyet rollerini öğrenirler. Hayal ve gerçeği birbirinden ayırırlar. Konuşmalarında toplu monolog azalır. Ben merkezcilik giderek azalır. Oluşlar ve nesneler hakkında mantıksal düşünür. Sayıları kullanmayı ve kümelemeyi öğrenir.

4. Soyut/Formel İşlemler (12-18):

Soyut kavram ve dünceler hakkında mantık geliştirebilir. Soyut kavramlar üzerine yazı yazabilir. Göreceli düşünebilir.
Akıl yürütebilir. Tümevarım, tümdengelim vb. düşünme yollarını kullanır. Hipotez kurabilir ve test edebilir. Birey yetişkin gibi davranır. Hipotetik (varsayımsal) düşünme başlar.
İdeal, fikir, değer, inanç geliştirebilir.
Ergen ben merkezcilik/egosantrizm, kendi düşüncelerinin ve söylediklerinin en doğru olduğunu düşünür. Herkesin kendisiyle uğraştığını ve onu takip ettiğini düşünür.
Genel bir kuraldan özel bir kurala ya da özel bir kuraldan genel kurallara ulaşabilir.
Bu döneme ulaşan çocuk düşünce ile oynayabilme becerisini kazanmıştır. Tartışmalara katılmayı sever, mantık oyunlarıyla uğraşmaktan hoşlanır. Resim, müzik, şiir gibi konulara izleyici olarak değil uğraşı olarak katılmayı tercih eder.

26 Mart 2011 Cumartesi

İhtiyaç Değerlendirme

İhtiyaç değerlendirmesi süreci dört işlevi yerine getirir:

- Belli bir çalışmayla ilgili ihtiyaçları belirler, başka bir deyişle, hangi problemlerin performansı etkilediği bulunur.

- Önemli ihtiyaçlar belirlenir. Bunlar önemli ve çalışmayı ya da eğitimsel ortamı bozan problemlerdir.

- Ne tür bir müdahale yapılacağının belirlenmesinde öncelikleri oluşturur.

- Öğretimin etkisini değerlendirmek için veri tabanı oluşturabilir.


İHTİYAÇ = BEKLENEN KOŞULLAR – VAR OLAN KOŞULLAR

İhtiyaç, beklenen ile var olan koşullar arasındaki fark olarak tanımlanabilir.

Öğretim tasarımcıları, mevcut performansın beklenen performansa ulaşmadığı durumlarla ilgilenir.

İhtiyaç Türleri ve Veri Kaynakları

İhtiyaç değerlendirmesi, planlanması ve düzenlenmesinde 6 ihtiyaç türü (Burton & Meril, 1991) kullanılır. Bunlar, tasarımcılara toplanacak bilgi türünü belirleme ve ihtiyaçları sınıflamada bir araç olarak yardımcı olur.

Normatif İhtiyaçlar
Karşılaştırmalı İhtiyaçlar
Hissedilen İhtiyaçlar
İfade Edilen İhtiyaçlar
Önceden Tahmin Edilen ya da Geleceğe İlişkin ihtiyaçlar
Acil İhtiyaçlar

İhtiyaç Belirleme Teknikleri

1. Delphi (anket) Tekniği :
Uzmanların ortak görüşlerine başvurmaktır Özellikle gelecekte nelere ihtiyaç olacağını belirlemeye yarayan tekniktir. Uzmalar bir araya getirilmez, mektup vb. yönletmlerle ortak görüşleri alınır. Anketlerden de yararlanılır. Uzmaların birbirinden bağımsız ve özgün görüşler ileri sürmesi önemsenir. Ekonomik bir tekniktir.

2. Progel (Dacum) Tekniği :
En son oluşturulan ve en sık kullanılar tekniktir. Meslekler, beceri profillerine ayrılarak, yeterlilikleri saptanır ve programlar bu yeterliliği içerip içermediği açısından gözden geçirirlir. Progel tekniği kısa sürede uygulanabilir. Süreçte panel, beyin fırtınası, alan taraması ve gözlem gibi etkinliklerden yararlanılır.

3. Meslek-İş Analizi :
Progel'e benzer ancak daha uzun zamanda sonuç alınır. Meslekler, yeterlilikleri bağlamında basamaklandırılır. Bir yeteneğin hangi basamaklar sonucunda oluştuğu belirlenir. Bu açıdan ihtiyaç tespit edilir.

4. Gözlem :
Programın ihtiyaçlarının neler olduğu doğal uygulama alanı olan okullarda incelenir. Böylece ihtiyacın ne olduğu tespit edilir. Gözlem sonuçları raporlaştırılır.

5. Görüşme :
Bir uzman, öğrencilere yazılı veya sözlü görüş alışverişinde bulunarak ihtiyacı belirler.

6. Ölçme Araçları :
Test ve anketler kullanılarak, ihtiyacın neler olduğu belirlenir.

7. Kaynak Tarama :
İhtiyaçları belirlemek için çeşitli kaynaklara başvurulur. Bunlardan literatür taramada, o alanda yazılmış eserler ve makaleler gözden geçirilir. Raporların incelenmesinde teftiş raporları incelenerek program hakkında değerlendirmeler de ele alınır. Eski programın gözden geçirilmesinde ise eski program gözden geçirilerek hatalı ve doğru yönleri tespit edilir.

22 Mart 2011 Salı

Moodle Nedir?

Moodle, herkesce kullanılabilecek bir çevrimiçi ders yönetim sistemidir. Moodle açık kaynak kodlu ve ücretsiz bir yazılımdır. Moodle kelimesi açılımı 'Modular Object Oriented Dynamic Learning Environment' olup Esnek (Modüler) Nesne Yönelimli Dinamik Öğrenme Ortamı olarak çevrilebilir.

En önemli özelliği, herkes tarafından (öğretmen, öğrenci) çok kolay şekilde kullanılmasıdır. 209 ülkede 81 dilde desteği mevcuttur.Çok büyük bir tematik topluluğa yani geliştirici ve son kullanıcı eğitmenlerden oluşan (yanlızca kendi sitesinde 839,119 kayıtlı üye) kitleye sahiptir. Geniş geliştirici kitlesi nedeniyle ürün yaşam çevrimi çok hızlıdır. Yani çok kısa sürede yeni sürümler geliştirilmektedir. Sistem hem Windows hem de Linux sistemleri altında çalışmaktadır.
Sistem, sadece tek bir kurs veren kullanıcılar tarafından kullanılabildiği gibi 1,000,000 öğrencili ve binlerce kursu barındıran kurumlara hizmet verebilmektedir. Kategorisindeki ticari paketlerle yarışmakta olup eğitim sektöründe büyük bir paya sahiptir. (http://www.webct.com/ ve http://www.blackboard.com/)

Bu konuda bir kaynak indirmek için tıklayınız...

Daha fazla bilgi edinmek için
http://www.moodle.org/
http://www.moodle.com/

SWOT analizi nedir?

Yönetim, örgütün iç, endüstri ve makro çevreleri hakkında topladığı ham bilgilerden örgütün çevresinin genel bir resmini çizer. Ancak örgütün çevrelerinin yorumlanabilmesi ve bunların örgüt için ne anlama geldiklerinin anlaşılabilmesi için çevresel faktörlerin sistematik olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu sayede örgütün çevresini anlamak ve yönetmek mümkün olur.SWOT analizi bunu gerçekleştirmenin bir yoludur.

Türkiye'de de her geçen gün daha çok uygulanan SWOT analizi, işinizle ilgili alanlarda güçlü ve güçsüz yanlarınızı görmenizi, gelecekte sizi bekleyen fırsatlar ve tehlikelere karşı hazırlığınızı bugünden yapmanızı sağlar. SWOT analizi 4 adımdan oluşur:

S
(Strenghts-Kuvvetli taraflar) Şirketinizin güçlü olduğu yanlar neler? Kuvvetli olduğunuz yanları bulmak için, yeteneklerinizi, potansiyellerinizi, pazarlama gücünüzü, finansal gücünüzü, pazardaki deneyiminizi vb. değerlendirin.

W
(Weaknesses-Güçsüz yanlar) Güçsüz olduğunuz yanlar neler? Mali zorluklarınızı, pazardaki deneyimsizliğinizi, personel yetersizliğinizi vb. değerlendirin.

O
(Opportunities-Olanaklar) Şirketiniz için hangi olanaklar mevcut? Şu anda faaliyet gösterdiğiniz alanla ilişkili bir başka alanda büyüme olanağınızı, kişisel ilişkilerinizin size sağladığı gücü, mali desteklerinizi vb. değerlendirin.

T
(Threats-Tehlikeler) Gelecekte sizi hangi tehlikeler bekliyor? Mali kriz olanaklarını, en değerli personelinizi kaybetme riskini, müşterilerinizi rakip şirkete kaptırma riskini vb. değerlendirin.

Güçlü Yönlerin Saptanmasında
*Üstün noktalarım nelerdir ?
*Neleri iyi yaparım ?
*Başkaları, güçlü yanlarım olarak neleri görmekteler ?
*Hangi tür işleri daha iyi yapıyorum?

Zayıf Yönlerin Saptanmasında
*Neleri kötü yapıyorum ?
*Neleri iyileştirmeye gereksinimim var ?
*Başkaları hangi konularda benden daha iyiler ?
*Başkalarının gözüyle ne gibi zayıflıklarım var ?

Fırsatların Saptanmasında
*Çevremde ne gibi ilginç gelişmeler yaşanıyor, neler olup bitiyor ?
*Önümde duran fırsatlar neler?

~Fırsat yaratan kaynaklar nelerdir ?
–Teknoloji ve pazarda oluşan değişimler
–Hükümet politikalarındaki değişiklikler
–Sosyo-kültürel yapıdaki değişimler
–Yerel olaylar

Tehditlerin Saptanmasında
*Önümde ne gibi engeller var ?
*Rakiplerim ne durumdalar ?
*İş, ürün veya hizmet standartlarında her hangi bir değişim söz konusu mu ?
*Değişen teknoloji her hangi bir şekilde beni tehdit ediyor mu ?
*Finansal sorunlarım var mı, yoksa hangi durumlarda çıkabilir?

11 Mart 2011 Cuma

Öğretim Tasarımında Yer Alan Ögeler

Program kimin için geliştirilecek? (öğrenenin özellikleri)

Öğrenenlere ne öğretmek istiyoruz? (hedefler)

Konu ya da beceriler en iyi nasıl öğretilir? (öğrenme/öğretme yöntem ve etkinlikleri)

Uygulama süreçleri ve kararları

Ne öğrendiler/ne kadar öğrendiler? (değerlendirme süreci)

Öğretim tasarımının çerçevesini oluşturan bu beş öğe öğrenenin özellikleri, hedefler, yöntemler ve değerlendirmedir

Öğretim Tasarımında Kim Kimdir?

TASARIM SÜRECİNDE ROLLER ŞU ŞEKİLDEDİR

1.Öğretim Tasarımcısı
2.Öğretmen
3.Konu Alanı Uzmanı
4.Değerlendirme Uzmanı

Öğretim Tasarımcısı:

Öğretim tasarımının kordinasyonundan sorumlu kişidir.

Öğretmen:

Öğretimin verileceği öğrenci özelliklerinin belirlenmesinden sorumludur. Aynı zamanda öğretim programları konusunda bilgisi de vardır.

Konu Alanı Uzmanı:

Tasarımın gerçekleştirileceği konuda uzman olan kişidir.

Değerlendirme Uzmanı:

Ön test son test hazırlanarak öğrenmenin değerlendirilmesi için ölçme araçlarını geliştirmede personeli destekleyen programın denenmesi sırasında veri toplanması ve yorumlanmasından sorumlu kişidir. Program uygulanırken ise programın yeterliliğini belirleyen kişidir.

10 Mart 2011 Perşembe

Öğretim Tasarımı Modelleri ve Amacı

Eğitim programlarını şekillendirmede, öğretim materyallerini düzenlemede, sınıfta ve diğer durumlarda öğretimi yönlendirmede kullanılabilen planlardır. Öğretme modelleri, öğrenmeyi en etkili ve verimli olarak sağlayabilmek için öğrenme düzeyini etkileyen önemli değişkenleri ve bunlar arasındaki ilişkileri açıklamaktadır.

Öğretim tasarımında temel yaklaşımlar geleneksel yaklaşım ve yapılandırmacı yaklaşımdır.Her iki yaklaşımda da benzer süreçler var.Bunlar; analiz,tasarım,geliştirme,uygulama ve değerlendirme. Tabi burada daha çok aktif olmayı ve öğretmeni temel unsur olmaktan çıkaran anlayışıyla bence daha kullanılabilinir bir yaklaşım.Ayrıca geleneksel yaklaşım değerlendirme aşamasında öğrencinin ne bildiği ve nasıl bildiğini sorgularken yapılandırmacı yaklaşımda nasıl öğrendiği ve öğrenilenin farkındalığı değerlendirme konusudur.

Addie modelinde ilk olarak hedef kitle ve ihtiyaçları belirlenir.Daha sonra en uygun ortam ve yöntem seçilir.Geliştirmede bilgiler verilir ve etkinlikler planlanır.uygulamadan sonra ise geleneksel yöntemlerle bir değerlendirilmeye gidilir.
Dick ve Carey Modeli ölçüt tabanlı değerlendirme ve materyal seçme gibi konularda addie modeline benzemektedir.

Assure modelinde önce öğrenci analizi yapılır ve kazanımlar belirlenir.Materyaller belirlendikten sonra bunlardan yararlanarak öğrencinin katılımı sağlanır.Değerlendirme gözden geçirme aşamasından sonra varsa gerekli düzeltmeler yapılır.

Seels modelinde diğer modellerdeki temel basamaklardan farklı olarak oldukça fazla dönüt ve etkileşime yer verilmiştir.Böylece öğrenci üzerindeki izlerin kalıcılığı artırılır.

Smith ve Ragan Modelinde analiz aşamasında bütün unsurlar analiz ediliyor.Daha sonra yöntem belirlendikten sonra değerlendirme yapılıyor.

Ayrıntılama kuramı ise öğreneni merkeze alan bir yaklaşıma sahiptir.

Arcs modelinde farklı olarak diğer modellere göre değişik bir basamak yapısı vardır.Burada öğrenenin dikkatini çekme ve sürekli kılma,ihtiyaçlar ve güdülenme,kişinin kendine güveni,kişisel doyum ve tatmin konusunda sorularla ortamı oluşturma gayretindedir.

9 Mart 2011 Çarşamba

Öğretim Tasarımının Tarihsel Gelişim Süreci

Kökleri 1920’lere dayanan ancak II. Dünya Savaşı ve sonrasında kullanımı ivmelenen öğretim tasarımı kavramı Gagne, Briggs, Flagan gibi psikologların bilgilerini sistematikleştirerek öğretim amaçlı kullanmaları ile başlamaktadır. Bu psikologlar savaş süresince ordudaki askerlere verilen eğitimler sırasında geliştirdikleri çeşitli yöntemler ile öğretim tasarımının temelini atmışlardır.
İlk Dönem (1920-1940)

Medya olarak görünen Öğretim Teknolojisi

1960 ve 1970’ler

Süreç olarak görünen Öğretim Teknolojisi

1990’lar

Süreç olmanın ötesinde görülen Öğretim Teknolojisi

Yeni Dönem (1990 sonları)

Medya, Sistematik Öğretim Tasarımı ve Performans Teknolojisinin rolünü kabul etme

Yakın Dönem (2000’li yıllar)

Öğretsel Tasarım ve Teknoloji

Geçmişi 30-40 yıla dayanan öğretim teknolojileri farklı dönemlerde çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Son yıllarda ise bu tanım performans teknolojileri ve öğretimsel olmayan unsurlarında sürece katılması ile “Öğretim Tasarımı ve Teknolojileri” olarak evrilmiştir

Öğrenme Öğretme Süreci

1. DERSE HAZIRLIK

Derse hazırlık aşaması; öğretmen hazırlığı ve öğrenci hazırlığından (düşünsel ve duyuşsal hazırlık ile teknik hazırlık) oluşmaktadır. Bu süreçte yapılması gereken çalışmalar aşağıda açıklanmıştır.

a. Öğretmen Hazırlığı

Eğitimde, öğretmenin ders için ön hazırlığı, amaca ulaşmada en önemli etkenlerdendir. Bu nedenle öğretmen,

·Öğrenme-öğretme sürecini planlamalı, zamanı iyi ayarlamalıdır.
·Her dersten en az bir hafta öncesinde yapılacak çalışma ile ilgili dokümanları, kullanılacak teknikle ilgili getirmeleri gereken malzemeleri öğrencilere bildirmelidir.
·Ele alınacak konuyla ilgili öğrencilerin düşünsel ve duyuşsal hazır bulunuşluluğunu sağlayacak hazırlıkları yapmalıdır.
·Öğretmen kendisinin yeterince hazırlanmadığı, inanmadığı, özümlemediği, duygusal ilişki kurmadığı bir konuyu öğrencilerine benimsetmesinin mümkün olmadığı bilinci içinde olmalıdır.

b. Öğrenci Hazırlığı
Öğrenme alanlarının ilgili kazanımlarına ulaşılabilmesi, için öğrencilerin derse hazırlık yapmaları gereklidir. Bu hazırlıklar:

Düşünsel ve Duyuşsal Hazırlık: Öğrenciler ele alınacak konu ile ilgili küçük araştırmalar yapmaya yönlendirilmelidir.

Teknik Hazırlık: Öğrencilerin, belirlenen teknik ve yönteme uygun, öğretmen tarafından önceden söylenen araç-gereç ve temizlik malzemelerini temin ederek derse hazırlıklı gelmeleri sağlanmalıdır.

2. UYARANLAR (Motivasyon)

Bu süreç öğrencilerin önceden edindikleri bilgileri harekete geçirmeye yönelik olmalıdır. Temel amaç öğrencinin derse karşı güdülenerek, istekli hale getirilmesidir.

·Süreç içerisinde, ele alınacak konu ile ilgili sorular sorulmalı, bu sorular yoluyla öğrencilerin günlük yaşamlarıyla ilişki kurulmalı, onların önceden edindikleri bilgileri hatırlamaları sağlanmalıdır.
·Öğrencilerin yeni edinecekleri bilgi ve becerilere ait özel önem taşıyan kavram ve sözcükler üzerinde bilgi, deneyim, düşünce ve görüşleri saptanmalıdır.
·Ders süresince öğrenilecek bilgiyi öğrencinin hayatında nerelerde kullanacağı ya da onlara hangi yeterlikleri kazandıracağı hakkında bilgi verilmeli, bu bilgilerin günlük hayatla bağlantısı kurularak öğrenciler derse karşı motive edilmelidir.

3. BİLGİNİN PAYLAŞILMASI

Bu süreç, öğrencilerin derste yapacakları çalışmalarla ilgili bilgilerin ortaya konduğu ve paylaşıldığı bölümdür.

·Öğrenciler yöneltilen sorularla, verilen örneklerle önceki bilgilerinden yola çıkarak zihinlerinde yeni bilgileri yapılandıracakları alanı oluşturmaktadırlar.
·Bu bölümde, ders sürecinde kullanılacak yöntem ve tekniklerle ilgili gerekli açıklamalar yapılmalıdır.

4. UYGULAMA

Bu aşamada öğretmen:
·Öğrencilerin ele alınan konuyu özgürce çalışarak ortaya koymaları için gereken ortamı hazırlamalıdır.
·Çalışmalarda zorlayıcı olmamalı, ancak tüm öğrencilerin çalışmaya etkin katılımını sağlayarak, birkaç ilgi çekme noktası ve uyaranı geliştirmelidir. Öğrencilerin çalışmalarına müdahale etmeden yönlendirecek bir rehber konumunda olmalıdır.
·Ders boyunca konsantrasyonlarını bozmadan ve onlara hissettirmeden öğrencileri denetlemeli gözlem yapmalı ve güvenlik önlemlerini almalıdır.
·Malzemesi olmayan ya da eksik olan öğrenciler için, sınıfta bir paylaşım ortamı oluşturmalıdır.
·Derse katılmak istemeyen, çeşitli nedenlerle derse yoğunlaşamamış öğrencilerin bireysel farklılıklara uygun, ilgilerini çekecek öğrenme ortamları yaratarak derse katılımları sağlanmalıdır.

5. DEĞERLENDİRME

Bu bölümde süreç ve sonuç değerlendirmeleri yer almalıdır. Süreç değerlendirmesi zamanında yapılmalıdır. Değerlendirmede; performans değerlendirme amacıyla hazırlanan çeşitli formlar, çeşitli sorular, yapılan çalışmalar, araştırma sonuçları, ürün dosyaları kullanılmalıdır. Öğrencilerin çalışmaları kesinlikle birbiriyle kıyaslanmamalıdır.Öğrencilerin yaptıkları çalışmalara yorum getirirken öğretmen olumsuz eleştirilerde ve kesin yargılarda bulunmamaya özen göstermelidir.

8 Mart 2011 Salı

Ö.T. Sayıltıları

Öğretim Tasarımı Sürecinin Altında Yatan Sayıltılar Nelerdir?

Sayıltı 1:

Öğretim tasarım süreci hem sistematik bir yaklaşımı hem de plan üzerindeki ayrıntılarla uğraşmayı gerektirir.

Sayıltı 2:

Öğretim tasarım süreci belli bir ders geliştirme düzeyinde başlar.

Sayıltı 3:

Öğretim tasarımı öğretim tasarımcıları ve planlamacılar tarafından geliştirilir.

Sayıltı 4:

Planlama yapılırken, tüm öğrenenler için doyum sağlayıcı ortamların ve başarının sağlanması gerekir.

Sayıltı 5:

Öğretim Tasarımı kapsamdan çok bireye odaklaşır.

Sayıltı 6:

Öğretim Tasarımında en iyi olan tek yol yoktur.

7 Mart 2011 Pazartesi

Web Tabanlı Öğretim

Web – tabanlı öğretim, öğretimin uzaktaki kişilere verilmesi amacıyla web’in bir araç olarak kullanıldığı yeni bir yaklaşım olarak görülebilir. Öğretim, öğrenenin belirli amaçlara ulaşmasını kolaylaştıran faaliyetler olarak tanımlanabilir. Öğretim web üzerinde tasarlanıp yürütülmesi ciddi bir analizi gerektirir. Aşağıdaki tanım web – tabanlı öğretimi açıklar:

Web – tabanlı öğretim, öğrenimin teşvik edildiği ve desteklendiği anlamlı bir öğrenme ortamı oluşturmak için WWW üzerindeki kaynakları kullanan hipermedya tabanlı bir öğrenim programıdır.

Bir web – tabanlı öğrenme ortamı bir çok kaynağı ve desteği içermektedir. Bileşenler bir web – tabanlı öğretim sisteminin iç parçalarıdır özellikler, bir web – tabanlı öğretimin bu bileşenleri tarafından desteklenen karakteristikleridir. Bileşenler tek olarak ya da birlikte bir ya da daha fazla özelliğe katkıda bulunabilirler. Örneğin, bir web – tabanlı öğretim programında e-posta (bileşen) öğrenciler ve öğretmene asenkron iletişim (özellik) sağlayabilir. Benzer şekilde e-postalar, e-posta grupları, haber grupları konferans araçları, vs. (bileşenler) birlikte web üzerinde sanal bir topluluğun (özellik) kurulmasına yardım edebilirler. Web geliştikçe bileşenler ortaya çıkacak, aynı zamanda halihazırdaki bileşenler gelişecektir. Bunun sonucunda web – tabanlı öğretimi zenginleştirecek yeni özellikler ortaya çıkacaktır.

Yapılandırmacılık

YAPILANDIRMACILIK NEDİR?

Daha önceki yüzyıllarda bilgi kazanılacak, elde edilecek ve zihinde depolanarak kullanılacak bir şey olarak algılanıyordu. Bunun sonunda da öğrenci, kendisine bilgi aktarımının yapıldığı pasif ve edilgen durumda kalmaktaydı.

20. Yüzyılın son çeyreğinde, küreselleşme ve bilgi toplumu çağında ise bilgi aranılan, keşfedilen, anlamlandırılan ve zihinde yapılandırılan bir konuma gelmiştir. Bunun sonucunda da bilgi aktarımı yerine bilginin zihinsel süreçlerden geçerek yeniden yapılandırılması ve bu sayede yeni bilgilerin elde edilmesi önem kazanmıştır.

İlk zamanlarda öğrenenlerin bilgiyi nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışan yapılandırmacılık, zamanla öğrenenlerin bilgiyi zihinde nasıl yapılandırdıklarını açıklamaya çalışan bir yaklaşım halini almıştır. Öğrenme; mevcut bilgiyi ezberlemeye değil, bilgiyi zihinde yapılandırmaya, bilgiyi anlamlandırmaya, yorumlamaya, yeni durumlara transfer etmeye ve bilgide yeni bilgiler üretmeye dayanır. Öğrenen, bilgiyi her türlü yaşam problemlerini çözmede uygulamaya koyar (Perkins, 1999).

Yapılandırmacı yaklaşımda ön bilgiler önemlidir. Çünkü yeni bilgiler önceki öğrenilenlerle ilişkilendirilerek yapılandırılmaktadır. Yapılandırma önceki öğrenilen bilgilerle sonraki öğrenilen bilgilerin bütünleştirilme sürecidir.

Yapılandırmacı Kuramda Eğitim Durumları (Öğrenme-Öğretme Etkinlikleri):

A) Hedefler:

Yapılandırmacı yaklaşımı temele alan bir eğitim programının hedefleri; bireylere bilgiyi kullanma ve tüketme yerine, bilgiye nasıl ulaşacağını ve bilgiyi nasıl, nerede kullanacağını göstermeli, ayrıca bilgiden yeni bilgilere çıkabilmelerini sağlayacak nitelikte olmalıdır.

B) İçerik:

Yapılandırıcı yaklaşımda içerik öğrencilerin ön bilgilerinden hareketle yeni bilgilere ulaşmalarını sağlayacak nitelikte olmalıdır. İçerik öğrencilerin ilgilerine, tutumlarıma, öğrenme özgeçmişlerine, kalıtımsal özelliklerine uygun olmalıdır. İçerik öğrencide bilişsel ve zihinsel çelişkiler yaratmalı ve bu çelişkiler öğrenciyi düşünmeye, araştırmaya, keşfetmeye sevk etmeli; bunun sonucunda da öğrenci bilgiyi anlamlandırarak yeni bilgilere ulaşmalıdır. Yapısalcı yaklaşımda içerik probleme dayalı olarak düzenlenmelidir.

C) Eğitim Durumları:

Yapısalcı yaklaşımda eğitim durumları yani öğrenme öğretme süreçleri öğretmen merkezli değil, öğrenci merkezli olmalıdır. Öğrencinin derse katılımı desteklenmeli ve öğrenci düşünmeye, fikir üretmeye teşvik edilmeli, desteklenmelidir. Öğrenme ortamları öğrencinin bilgiyi anlamlandırmasına ve kendi zihninde yapılandırarak yeni bilgilere ulaşmasına yardımcı olmalıdır.

D) Değerlendirme:

Geleneksel anlayışta değerlendirme sürecin sonunda yapılır ve sonuca yöneliktir. Yapılandırmacı yaklaşımda ise değerlendirme süreçten ayrı değil, sürecin bir parçasıdır ve değerlendirme ürüne, performansa yöneliktir. Klasik anlayışta kullanılan değerlendirme ölçekleri; yazılı yoklamalar, sözlü yoklamalar, kısa cevaplı, çoktan seçmeli, doğru yanlış testleridir.

Geleneksel anlayışta değerlendirme sadece öğretmen tarafından yapılır. Oysa yapılandırmacı yaklaşımda değerlendirme sürecine öğrenci de katılır.

Yapılandırıcı Yaklaşımda Öğretmenin Rolü

Yapısalcı yaklaşımda öğretmen, öğrencilerin görüşlerine önem verir, öğrenci görüşleri doğrultusunda yöntem ve tekniklerini, dersin içeriğini değiştirebilir. Öğrencinin sahip olduğu mevcut bilgi, beceri, çeşitli yönleriyle kapasite ve özelliklerini iyi tanır, tanıma çalışmalarında bilimsel yöntem ve teknikleri kullanır. Açık uçlu sorularla öğrencilerin düşünmelerini, sorgulama ve soru sorma becerilerini geliştirir. Öğrencilerine öğrenmeyi ve düşünmeyi öğretir.

Grupla çalışma yöntem ve tekniklerine önem verir. Öğrenmeyi öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları etrafında yoğunlaştırır. Öğrencilerin geniş bir bakış açısı kazanmaları için, devamlı farklı ve alternatif görüşler sunar. Öğrencilerin moral, motivasyon ve meraklarını sürekli canlı tutar.

Öğrenmenin değerlendirilmesinde sonuçtan çok, sürece önem verir, ölçme değerlendirme ölçütlerini öğrencilerle birlikte tespit eder.

Yapılandırıcı Yaklaşımda Öğrencinin Rolü

Yapılandırmacı öğrenme, öğrencinin kendi yetenekleri, güdüleri, tutumu ve tecrübelerinden edindikleri ile oluşan bir karar verme sürecidir. Öğrenmenin kontrolü bireydedir. Öğrenmeye öğretmenle birlikte yön verir. Bu yön verme sürecinde öğrencinin geçmiş yaşantıları, bakış açısı, hazır bulunuşluk düzeyi etkilidir.


Öğrenci, öğrenme sürecinde etkili olabilmek için eleştirel ve yapıcı sorular sorar, diğer öğrencilerle ve öğretmeniyle etkileşim ve iletişim içinde bulunur. Yapılandırmacılık sürecinde öğrenci öğrenmeyi kendisine sunulan şekliyle değil de, zihninde yapılandırdığı biçimi ile gerçekleştirir. Yapılandırmacılıkta öğrenci; meraklı, girişimci ve sabırlı olmalıdır.

Yapılandırıcı Yaklaşımda Velinin Rolü

Veli öğrencinin öğrenme sürecine “katılımcı gözlemci” olarak dâhil olmalıdır. Bu katılım yol gösterici, olası çözüm yollarını düşündürücü, araştırmaya yöneltici, farklı konularla ve bilgilerle bağlantı kurmaya teşvik edici sorularla öğrencinin bizzat kendi ödevini ve öğrenmesini tamamlamasını sağlayıcı sorularla olmalıdır. Sonuçta; yapılandırmacı yaklaşımla birlikte, okul yaşantıları ve gerçek hayat durumları arasındaki ilişkiler kuvvetlendirilmekte, öğrenmelerde velinin rolü de artmaktadır.

Sonuç

Eğitim öğretimde çocuklarımıza bilgiyi sadece öğretmek, hatta en kötüsü ezberletmek çağımızda önemini yitirmiştir. Önemli olan çocuklarımızın, öğretilen bilgilerden yeni bilgilere ulaşabilmeleridir. Yani çocuklarımız, öğrendikleri mevcut bilgilerden hareketle yeni bilgilere kendileri ulaşabilmelidir. İşte, yapılandırmacı yaklaşım da bu amaca hizmet etmektedir. Yapılandırmacı yaklaşım bu temel felsefe üzerine kurulmuştur

6 Mart 2011 Pazar

BDE (Bilgisayar Destekli Öğretim)

Bilgisayar destekli öğretim, öğrencilerin programlı öğrenme materyalleri ile bilgisayar kullanarak etkileşimde bulunduğu, diğer bir deyişle bilgisayar programları aracılığı ile öğrenmeyi gerçekleştirdiği, öğrenmelerini izleyip kendi kendini değerlendirebildiği bir öğretim biçimidir.

Bilgisayar destekli öğretim sırasında, öğrenci bilgisayar etkileşimi, diğer programlı öğretim materyallerine göre daha eğlenceli ve öğrenciye daha somut yaşantılar kazandıracak nitelikte olabilir.

Öğrenci için, tek başına bilgisayar kullanmak bile ilgi çekici olabilir. Ayrıca kişisel bilgisayarı öğrenciye bilgisayar, yazılı olarak yada sözel olarak “Günaydın Ayşe! Dün çok iyi çalıştın. Bakalım bu gün neler yapacaksın? Hazır mısın?” gibi onu çalışmaya isteklendirici etkileşimi sağlayabilir.

Bilgisayar, sadece öğretim materyali olarak değil, materyalin ne derece iyi öğrenebildiğini belirlemek için de kullanılabilir. Programı tamamladıktan sonra, bilgisayar öğrenciye erişi testi uygulayarak öğrencinin geçme derecesini belirleyebilir. Puanını, aldığı diğer programlardaki puanlarla karşılaştırabilir.

Sonuç olarak bilgisayar, sadece öğrenme sürecine alında dönüt vermez; erişi testi sonuçlarını anında öğretmen ve öğrenciye duyurur. Öğretmen, öğrencinin performans düzeyine göre öğretim materyalinin ne derece etkili olduğunu, hangi düzeltme önlemlerini alması gerektiğini belirleyebilir. Bütün bunları, geleneksel yöntemle öğretimin yapıldığı durumlarda gerçekleştirmek oldukça güçtür.

Bilgisayar destekli öğretim, anında pekiştirme, dönüt sağlayarak, dikkat çekici, heyecanlı gösterilerle oyun ortamı yaratarak öğrenciyi öğrenmeye güdülemektedir. Bilgisayar destekli öğretimin öğrenmeyi, geleneksel öğretimden çok daha kısa sürede sağladığına ilişkin birçok araştırma bulgusu vardır.(Linskie, 1977, Bulunduğu kaynak: Hergenhahn, 1988)

Bilgisayar destekli öğretimin öğrenci başarısındaki etkisini araştırmak üzere yapılan çalışmalar, genellikle bilgisayar destekli öğretimin öğrenci başarısını yükselttiğini göstermektedir. Ancak bilgisayar destekli öğretim, düzenli sınıf öğretimine ek olarak uygulandığında öğrenci başarısını yükselttiği, tamamen sınıf öğretmeninin yerini aldığı durumlarda ise başarıda çok az etkili olduğu ve tutarlı bir etkililik de göstermediği gözlenmektedir. ( Billing 1983; Atkinson 1984; Kullik ve diğerleri 1984)

Bilgisayar destekli öğretim en güçlü etkisini düşük başarılı öğrenciler üstünde göstermektedir (Slavin 1986). Bu durumun nedeni ise açıktır: Bilgisayar destekli öğretim, öğrencinin kendi hızıyla ilerlemesine olanak vermekte; Öğretimi bireyselleştirerek öğrencinin düzeyine uygun seçenekli öğrenme yolları sunabilmektedir. Ayrıca ilkokul çağları için de bilgisayarın kendisi ilgi çekici, oyun ortamı yaratan bir araç olduğundan daha etkili öğrenmeyi sağlayabilir.


Özetle bilgisayar destekli öğretim programları şu ortak özelliklere sahiptirler:

-Yapılandırılmış bir eğitim programını kullanırlar.( Öğretim sonunda ulaşılacak hedefler ve hedeflerin davranış tanımlarının yapılması, Öğretme-öğrenme ve ölçme-değerlendirme etkinliklerinin planlanması gerekir.)

-Öğrencinin kendi öğrenme hızıyla ilerlemesine imkan verir.

-Öğrenciye anında dönüt vererek pekiştirme yaparak öğrencinin öğrenmelerini kontrol etmelerini sağlar.

-Öğrencinin öğrenmedeki eksik ve yanlışlarını seçenekli yolarla anında düzeltmesini sağlar.

-Öğrencinin program sonundaki performansını hızlıca ölçüp, öğrenciye performansı hakkında kısa sürede bilgi verir.

-Bilgisayarla öğretim programlarının hazırlanması dört temel işlemi ve basamağı gerektirmektedir:

-Öğretilecek konuların analiz edilerek bilgilerin birimlere ayrılması ve bunların bir sistem içinde düzenlenmesi,

-Bilgi birimlerinin her birisinin bir kavramı, bir ilkeyi veya bir kuralı içerecek şekilde yazılması,

-Hazırlanan her maddenin, öğrenilme hızının bellekte kalma süresinin ve bilgi hacmi bakımından etkinliğinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi,

-Bilgisayarla insan arasında diyalogun gerçekleştirilmesi için kullanılan dilin konuşulan dile yakın olması ve kuralların basitleştirilmesi.

TÜRKİYE’DE ÖRGÜN EĞİTİMDE BDÖ UYGULAMALARI

Türkiye’de örgün eğitimde bilgisayar eğitimine yönelik çalışmalar, 1984 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen “yeni enformasyon ve iletişim teknolojisi” çalışmaları çerçevesinde 1100 mikro bilgisayarın orta öğretim kurumlarına alınmasıyla başlamıştır. Daha sonra özellikle orta öğretim düzeyinde, bilgisayar eğitiminden ziyade, diğer ülkelerde olduğu gibi bilgisayarın bir eğitim aracı olarak kullanıldığı ”bilgisayar destekli eğitimde kullanılma çalışmaları başlatılmıştır.

1985-1986 öğretim yılından itibaren 101 orta dereceli okula, bir tanesi öğretmene 10 tanesi öğrenciye olmak üzere toplam 1111 adet bilgisayar sağlanmıştır. Her okulda iki öğretmen 5 hafta süre ile hizmetiçi eğitim kurslarına alınarak yetiştirilmiştir.

Ticaret, Turizm-Otelcilik okullarında başlatılan çalışmada 13 okula, 10 ar adet olmak üzere toplam 130 adet bilgisayar dağıtılmıştır. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimi tüm okullara yaygınlaştırılmış, 3 saatlik bilgisayar dersi her okula konmuştur.

1988-1989 yılından itibaren Ticaret ve Teknik Eğitimle ilgili orta dereceli okullarda Dünya Bankası kredisiyle başlatılan “Endüstriyel Okullar Projesi çerçevesinde 805 bilgisayar kullanılmaya başlamıştır. Bilgisayar donanımcılığı bakım ve onarım konularında yazılım kullanımı konusuna da ağırlık verilmiş ve iki önemli yazılım paketi satın alınmıştır.

1989-1991 yıllarında bilgisayarla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan eğitim ve öğretim faaliyetlerini dört ana başlık altında toplamak mümkündür.

Öncelik ve ağırlık sırasıyla;
müfredat programları, yazılım, öğretmen eğitimi, donanım, bakım ve onarım

Bilgisayar ve Eğitim

Bilgisayarlar ve Eğitimde Kullanımı

Kullanmayı bilsek de bilmesek de bilgisayarlar günlük hayatımıza iyice girdi. Her yerde onlar var, artık. Okulda, bankada, evde, televizyon programlarında, iş yerlerinde ve sayamayacağımız bir çok yerde.

Bilgisayarın temel birimi mikroişlemcidir. Mikroişlemciler ise çamaşır makinesinden telefona, robotlardan hesap makinesine, telefondan bilgisayara kadar, sayamayacağımız kadar her yere girdiler.

Bilgisayarlar, günlük hayatımızı şöyle ya da böyle etkiliyorlar. Bizler de kullanıyoruz. İlk bilgisayarı herkes gibi biz de ilkokulda kullandık.

Sakın kullanmadık demeyin. Sayı saymaya başladığımızda kullandığımız sayı boncuğu (Abak ya da Abaküs) ilk bilgisayardan sayılmaktadır. Bugünkü aşamaya gelene dek çok uzun süre geçti.

Eğitim kurumlarında özel olarak bilgisayarın kullanımın aşamaları ise şu şekilde sıralanabilir (Özden, 2003):

1950’li yıllarda bilgisayarlar büyük üniversitelerin yönetimsel amaçlı kullanımları ile eğitim kurumlarına girmiştir.

1960’larda bilgisayar temelli öğretim programlarının geliştirilmesi çalışmaları başlatılmıştır. Bu projelerden birisi de PLATO’dur.

1970’li yıllarda daha fazla sayıda okul bilgisayarları idari amaçlı olarak kullanmaya başlamıştır.

1972 yılında TICCIT(Zaman Paylaşımlı ve Etkileşimli Bilgisayar Kontrollü Öğretici Televizyon) sistemi geliştirilmeye başlanmıştır.

1970lerden sonra internetin gelişimi ile kişisel bilgisayardan, ağ sistemlerine ve internete doğru bir yönelim başlamıştır.

Türkiye’nin de 1993 yılında dahil olduğu internet omurgası NFSNET ağ omurgasına ülkelerin hızla katılması ve çok hızlı artan ve bir teknoloji yarışının başlaması ile yeni bir döneme girilmiştir.

Bilişsel Psikoloji

Bilişsel Psikoloji

1960’lardan sonra ortaya çıkan bilişsel (cognitive) psikoloji, algılama, bellek ve düşünme gibi zihinsel süreçleri inceler; bireyin kendini ve fiziksel-toplumsal çevreyi algılama biçimi, inançları ve tutumları üzerinde durur.

Bilişsel Yaklaşım

Bilim ve biliş (cognition) olguları hep insanın ilgisini çekmiş, değişik yaklaşımların konusu olmuştur. Bilgi edinme ve bilinçli duruma gelme sürecinin öğrenme, davranış üzerindeki etkileri psikolojinin konusunu oluşturur. Çağdaş biliş anlayışında iki yaklaşım göze çarpar.

Bunlardan biri Bilgi işlemi yaklaşımdır. Bunda düşünceyi ve usavurma (akıl yürütme) süreçlerini açıklamak amaçtır. Bu yaklaşım insan zihnini çeşitli programlara göre bilgi edinmek, bilgiyi işlemek, depolamak ve kullanmak üzere tasarlanmış gelişkin bir bilgisayar sistemi olarak ele alır.

Diğer yaklaşım Jean Piaget'nin çalışmalarına dayanan yaklaşımdır. Gelişme psikolojisi alanındaki çalışmaları ile tanınan Piaget, çocuğun yetişkinliğe değin bir dizi zihinsel gelişim evrelerinden geçtiğini savunmuştur. Piaget, çocukta dört gelişim evresi saptamıştır. Piaget'nin gelişme ile ilgili görüşleri eğitim anlayışında değişiklikler getirmiştir. Belli kavramların özümlenebilmesi için zihinsel gelişmede belli aşamaların tamamlanmış olmasının gereği anlaşılmıştır. Öğretmenin görevi çocuğa yalnızca bilgi aktarmak değil, ona dünyayı keşfetmesinde rehberlik etmektir. ABD'li psikolog ve eğitimci Jerame S. Bruner, küçük çocuklarda algı, öğrenme, bellek gibi biliş biçimleri konularındaki çalışmaları ile eğitim anlayışında etkili olmuştur. Çalışmaları, ders programlarının yeniden düzenlenmesini sağlamıştır.

Bruner'e göre; bütün çocuklarda doğal bir merak ve değişik konulara ilgi vardır. Hangi gelişim amacında olursa olsun her çocuğa uygun biçimde verilmesi koşuluyla her konuyu öğretmek mümkündür.

Psikolojide bilişsel teori, davranışların açıklanmasında düşünce, beklenti, tutum, şema, prototip, temsil, atıf ve benzeri içsel süreçleri temel alan teorik bir perspektiftir. Bu yaklaşımın temel anlayışına göre insanlar çevrelerinde karşılaştıkları uyaranların algılanmasında ve yorumlanmasında aktiftirler.

Bu başlık altında, birbirinden az çok farklı çeşitli model ve yaklaşımlar yer almaktadır. Bunlar arasında en önemlileri geştalt teori, fenomenoloji, alan teorisi, bilgi-işlem teorisi olarak belirtilebilir.

Bilişsel yaklaşım, bireylerin benzer uyaranlar karşısında farklı tepkilerini anlamamızı sağlamaktadır. Örneğin bir sınavdan aynı notu alan iki öğrenciden birinin hoşnut olması, diğerinin olmaması, notu veya uyaranın objektif özelliklerini dikkate alan yaklaşımlara göre anlaşılmaz bir tepki gibi görünmektedir; ancak bu olgu, sınav notunun bireyler tarafından algılanmasını ve sınavın bireyler için anlamını öne çıkaran bilişsel yaklaşım çerçevesinde rahatlıkla açıklanabilmektedir.

Öğretim Tasarımında Önemli Kavramlar

Öğretim Tasarımı Nedir?

•Tasarım, eğitim içinde öğrenme-öğretme ortamlarının planlanması, organize edilmesi ve uygulanması faaliyetlerinde etkili olarak kullanılmaktadır.
•Bu faaliyetlerin adı eğitim içinde "öğretim tasarımı" (instructional design) olarak bilinmektedir.

Bir Süreç Olarak Öğretim Tasarımı

•Öğretim tasarımı öğretimin kalitesini garanti altına almak adına öğrenme ve öğretim kuramlarının işe koşulduğu sistematik bir gelişimdir.
•Öğrenme ihtiyaç ve hedeflerinin analiz edilmesi ve bunların karşılanması adına bir sistem geliştirilmesi sürecinin tamamıdır.
•Ayrıca, Öğretim tasarımı öğretim etkinlik ve materyallerinin geliştirilmesi, denenmesi ve değerlendirilmesini de içerir.

Bir Bilim Dalı Olarak Öğretim Tasarımı

•Öğretim tasarımı öğretim stratejileri hakkında geliştirilmiş kuram ve yapılmış araştırmalarla ilgilenen bilim dalıdır.
•Ayrıca, Öğretim tasarımı bu stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması ile de ilgilenir.

Genel Tasarım Modeli





Analiz Basamağı;

•Genel olarak hedef-davranışlar, öğrencinin özellikleri, çevre şartları ve var olan fırsatlar belirlendikten sonra değerlendirme çalışmaları yapılır.
•Bunun yanında, öğretim için var olan kaynaklarda belirlenir.

Tasarım Basamağı;

•Eğitim-öğretim ortamında hedef ve davranışları gerçekleştirecek olan faaliyetler planlanır ve organize edilir.
•Bu basamakta, bütün öğretim ortamının özellikleri hedef ve çevre şartlarına göre değerlendirilir.
•Daha sonra, bu özelliklere uygun olan öğrenme-öğretme faaliyetleri belirlenir.

Geliştirme Basamağı;

•Eğitim-öğretim için tasarlanan faaliyetler uygun hale gelinceye kadar geliştirme çalışmaları yapılır.

Uygulama Basamağı;

•Öğretim tasarımları uygun şartlar ve çevre belirlendikten sonra uygulama çalışmaları yapılır.
•Öğrenme-öğretme faaliyetleri hedef ve davranışlara uygun olarak öğrenme ortamlarında uygulanmaya başlanır.
•Öğretim uygulamaları dikkatli ve hatasız bir biçimde yapılması gerekmektedir.
•Uygulamada yapılacak bir hata bundan sonraki basamakta yapılacak faaliyetleri etkileyebilir.

Değerlendirme Basamağı;

•Yapılan bütün öğretim tasarımı faaliyetleri belirlenen hedef ve davranışları gerçekleştirme bakımından yorumlanır.
•Aksaklıklar var ise ortaya çıkarılarak ilgili basamağa gönderilir.
•Bu gönderme faaliyeti, elde edilen ürünlerde hiçbir hata meydana gelmeyene kadar devam eder.
•Bu basamakta, temel olarak raporlama ve öğretim hatalarının düzeltilme çalışmaları yapılır.

27 Şubat 2011 Pazar

B.FREDERİC SKİNNER


Skinner hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerde pekiştirilen davranışların gösterilme olasılığının çok yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Hayvanlar üzerinde yaptığı bu deneylerden yola çıkarak bilgiyi küçük birimler halinde sunan ve küçük adımlarla öğretim amaçlarına ulaşmayı hedefleyen bir öğretim makinesi tasarlamıştır. Bu öğretim makinesi programlı öğretimin başlangıcını oluşturmuştur.
Burada temel felsefe, öğretimin bireyselleştirilmesi ve hatanın en aza indirilmesi gibi iki önemli yeniliği gerektirmesidir.

Programlı öğretimin ilkeleri:

a) Küçük adımlar ilkesi
b) Etkin katılım ilkesi
c) Başarı ilkesi
d) Anında düzeltme ilkesi
e) Bireysel hız ilkesi

a) Küçük Adımlar İlkesi: Öğretilecek içerik mümkün olduğu kadar küçük parçalara ayrılarak, öğrenciye sunulmalıdır. “ Adım” ya da “ Madde” olarak isimlendirilen bu küçük bilgi parçaları basitten karmaşığa doğru sıralanır. Öğrencinin ilerlemesi küçük adımlarla olmaktadır.
b) Etkin Katılım İlkesi: Programla öğrenci arasında sürekli bir etkileşim vardır. Program öğrenciye her küçük adımda bilgi sunmanın yanında, bu bilginin öğrenilip öğrenilmediğini kontrol amacı ile devamlı soru yöneltir ve öğrencinin bu sorulara cevap vererek etkin katılımı sağlanır.
c) Başarı İlkesi: Yöneltilecek sorular öğrencinin cevaplandırabileceği güçlük derecesinde ve sunulan bilgi ile ilgili olmalı, ipuçları verilmelidir. Hata ve başarısızlıktan kaçınılmalıdır.
d) Anında Dönüt İlkesi: Öğrenciye, vermiş olduğu cevapların doğru olup olmadığı hakkında anında geri bildirim verilir. Böylece öğrenci bir sonraki maddeye geçmeden önce, bir önceki konunun sorusuna vermiş olduğu cevap hakkında bilgi sahibi olur.
e) Bireysel Hız İlkesi: Öğrenci için zaman bakımından bir sınırlama yoktur. Her öğrenci kendi hızına göre ilerler. Böylece çabuk ilerleyen öğrenciler yavaş ilerleyenleri beklemek zorunda kalmaz.

Programlı öğretim tekniğinde öğrenci belirlenen hedef ve davranışlara kendi algı hızı ile bireysel bir çalışma sonucunda ulaşmaktadır. Programlı öğretim araç ve yöntemleri programlı öğretime göre hazırlanmış kitap ve programlı öğretim makinelerini ve bilgisayar destekli eğitim araç ve yöntemlerini kapsamaktadır.

Kaynak: Data Yayınları KPSS kitabı.

BLOOM'UN TAM ÖĞRENME MODELİ

Bloom okulda öğrenme kuramı adını verdiği bu kuramda okul ortamı gibi toplu öğrenmelerde gözlenen bireysel farklılıkların nedenlerini incelemekte ve bu tür bireysel farklılıkları öğrenci, okul ve toplum yararına olacak şekilde en aza indirmek için alınması gereken önlemleri açıklamaya çalışmaktadır.
Kısaca okulda öğrenme kuramı yada tam öğrenme modeli, ek zaman ve öğrenme olanakları sağlandığında, hemen hemen tüm öğrencilerin okulda öğretilmek istenen tüm yeni davranışları öğrenebileceğini ileri sürmektedir.
Blooma göre insanlar arasındaki öğrenme düzeyi farklılıklarının temel nedeni; doğuştan getirilen özellikler olmaktan çok okullarda ki öğretme öğrenme özellikleri ve diğer çevresel etkenler olduğu gözlenmektedir.
Okulda öğrenmeyi bir çok etken etkilemektedir. Bunların bir bölümü, zeka, öğretmenin kişilik özellikleri, ailenin sosyo-ekonomik statüsü gibi öğretme-öğrenme süreçleri ile doğrudan değiştirilemeyecek etkenlerdir.
Diğer bir bölümü ise; öğrencinin ders ile ilgili ön öğrenmelere; ilgisi , tutumu, başarılı olabileceğine ilişkin inancı, öğretim hizmetinin niteliği, gibi okullardaki öğretme-öğrenme süreci yolu ile değiştirilebilir değişkenlerdir.

Bloomun tam öğrenme kuramına göre;
• Bu modelde öğretim sürecindeki zaman esnektir.
• Öğrenmede kalıcılığı sağlamak için sürekli dönüt sağlanmalıdır.
• Öğrencilerin bireysel farklılıkların dikkati alınmalı ve bu farklılıklara uygun etkinlik ve yöntemler uygulanmalıdır.
• Bu modelde öğretmen, öğrenme ortamını oluşturan çevreyi düzenleyen farklı yöntemlere uygulayan bir rehber konumundadır.
• Öğrencinin etkin katılımı önemlidir.
• Modele göre bir ünite tam öğrenmeden diğerine geçilmemelidir.
• Öğretim sürecinde ip ucu, pekiştirme, dönüt ve düzeltmeler etkin olarak kullanılmalıdır.

Tam öğrenme modeline göre öğrenme ürünlerini etkileyen faktörler
• Öğrencinin, yeni kazandırılacak hedef davranışları öğrenebilmesi için gerekli olan ön öğrenmelere sahip olma derecesi
• Öğrencinin, kendisini öğrenmeye verme, öğrenmeye istek ve ihtiyaç duyma, öğrenme için çaba harcama derecesi.
• Uygulamaya dönüşen haliyle öğretim, öğrencinin ihtiyacına uygun olma onun için anlamlı etkili ve yeterli olma derecesi

MİLLER'İN BİLGİ İŞLEM KURAMI


George A. Miller bilgi işlem çatısı ve bilişsel psikoloji için temel olabilecek 2 teorik fikri vardır.

Birincisi Parçalama ve kısa süreli belliğin kapasitesidir. Miller kısa süreli belleğin sadece 5-9 bilgi parçasını tutabileceğini belirtmiştir. Parça burada anlamlı bir birimdir. Bir parça; rakamlar, harfler, satranç pozisyonları, veya insan yüzlerine karşılık gelebilir. Parçalamanın içeriği ve kısa süreli belleğin kapasitesi belek ile ilgili tüm teorilerin temel bir elemanı haline gelmiştir.
İkincisi ise Miller, Galanter& Pribram tarafından sunulan TOTE dir. Miller ve diğerleri TOTE’nin davranışın temeli olan uyaran- tepkinin yerine geçebileceğini belirtmişlerdir. Bir TOTE ünitesinde, amaca ulaşılıp ulaşılmadığına ve amaca ulaşmak için işlemin tekrarlanıp tekrarlanmadığına bakılır. Ve amaç gerçekleşinceye veya bırakılıncaya kadar test-işlem-test çevrimine devam edilir. TOTE; problem çözme ve öğretim sistemleri gibi diğer bir çok teori için temel hazırlar.
Bilgi işlem teorisi insan bilmesinin genel teorisi haline gelmiştir; parçalama fenomeni bilişsel işlemlerin tüm seviyelerinde gerçekleştirilmektedir.
Prensipler;
1) Kısa süreli bellek 7 bilgi parçası ile sınırlıdır.
2) Planlama bilişsel işlemlerde gereklidir
3) Davranış hiyerarşik olarak düzenlenir.

GLASER'İN TEMEL ÖĞRENME MODELİ

Öğrenmenin nasıl olduğunu belirlemek amacı ile içeriğin mantıklı olduğu kadar, psikolojik yönden de analiz edilmesini savunan kuram, davranışların önceden belirlenerek öğretimin bunun üzerine tasarlanmasını savunur.
Bu modele göre öğretim sürecindeki bir çok etkinlik öğretmen tarafından yapılmalıdır. Modele göre dört temel öğe vardır. Bular:
• Hedefler belirlenir.
• Mevcut durumda olması gereken giriş davranışları belirlenir.
• Öğrenme-öğretme etkinliğinin yapılacağı ortam tespiti edilmeli
• Değerlendirme yapılmalı.



Kaynak: Data Yayınları KPSS Kitabı

Glaser 1962’de geliştirdiği ve 1976’da yeniden yorumladığı temel öğretme modelinde öğretme sürecinin dört ana öğeden ve bu öğelerin birbirini izlemesinden oluşur.
HEDEF› GİRİŞ DAVRANIŞLARI› ÖĞRETME YÖNTEMLERİ› DEĞERLENDİRME
Modele göre öğretme, hedefin saptanması ve bunun davranış biçiminde ifade edilmesi ile başlar. Hedef, öğretme sonucunda öğrenciye kazandırılması beklenen bir davranış veya davranış dizisidir. Hedefin belirlenmesinden sonra, ikinci aşamada, öğreneme için gerekli giriş davranışlarının ortaya konması gerekir. Giriş davranışları, bir davranışı veya davranışlar dizisini kazandırmaya dönük öğretme işinde öğrencinin hedefle ilgili olarak daha önce öğrenmiş olması veya öğrencide var olması gerekli özel davranışları içerir. Her yeni öğrenmenin öğrencinin daha önce öğrendiklerine bağlanarak oluşturabileceği ilkesi, öğretme işinin başında, öğrencinin öğrenme ortamına getirdiği davranışların hedef yönünden ayrıntılı olarak saptanmasını gerektirir. Modele göre öğrencinin öğrenme sürecine girebilmesi, o öğrenme türünün zorunlu gördüğü ön koşul davranışlara sahip olması ile mümkündür. Glaser bu özelliği taşıyan davranışlara giriş davranışları adını vermektedir.
Giriş davranışları, yeni öğrenmelerin başlangıç noktalarıdır. Bunları sağlamadan öğretme işine başlayabilmek ve öğrencinin öğrenme sürecinin katılmasını ummak oldukça güçtür. Bu nedenle öğretmenin görevi, her hedef için gerekli önkoşul davranışların öğrencide varolup olmadığını saptamaktır. Öğretmen, önkoşul davranışların varlığına inandıktan veya o davranışları kazandırdıktan sonra öğretme işine başlayabilir.
Modelin üçüncü öğesi, öğretme yöntemlerinin seçimi ve öğretme ortamının düzenlenmesi ile ilgilidir. Bu öğenin katkısı hedefler ve giriş davranışları belirlendikten sonra başlar. Çünkü hedeflerin niteliği ve öğrencilerin hazır olma düzeyi, öğretme durumunun nasıl düzenleneceği ve hangi yöntem ve araçların kullanılacağı hakkında öğretmen ip uçları verir.öğretmen ancak bu iki öğeyi dikkate alarak hedefe ve öğrenciye göre bir öğretme durumu tasarlayabilir.
Modelin dördüncü öğesi ise, öğretme sürecinin sonunda öğrenmenin ne dereceye kadar gerçekleştiğini –hedefe ne kadar ulaşıldığını- anlamak için yapılan değerlendirme işlemidir. Bu işlemin sonunda, öğrenmede eksiklikler kalmışsa tamamlanır; yanlışlıklar düzeltilir, öğrenciye başarısı hakkında bilgi verilir, öğrenmenin istenilen düzeyde gerçekleşmemesine neden olan durumların hangi öğelerle ilgili olduğu araştırılır. Eğer öğrenme istenilen düzeyde gerçekleşmişse bir başak hedefin kazandırılmasına geçilir.
Yukarıda ana hatları ve öğeleri belirlenen Glaser’in temel öğretme modeli, öğretme işlemine genel bir yaklaşım olarak algılanabilir. Glaser bu modelinde her türlü öğretme için gerekli bir model geliştirme peşindedir. 1976’da bu modelle ilişkili olarak, öğretme işine yeni yorumlar getirmiştir. Glaser’e göre öğretimin gerçek amacı öğrencinin öğretilmek istenen davranışın ehliyetle, ustalıkla, keskin ve tutarlı olarak yapmasını sağlamaktadır. Bunun için mükemmel olarak öğrenilen performansların nasıl öğrenildiğinin ve öğrenme sırasında bu tür yeterlilik değildir. Ayrıca öğrenciler birbirlerinden farklı bilişsel yapı ve süreçleri kullanılarak öğrenmektedirler. İçeriğin mantıksal analizine dayalı bir yaklaşım, öğrencilerin psikolojik yapı ve süreçlerine denk düşmeyebilir. Öğrenme işinde, öğrencilere performansın ehliyetle yapılmasını sağlayan bilişsel süreçlerin kazandırılması gerekmektedir.
Glaser ayrıca, öğrenmeyi düzenlemenin yapılaştırma ve basitleştirmeyi gerektirdiğini, bu nedenle bilim adamları için geçerli olamayacağını; öğrenme işinin düzenlenmesinin en iyi sınıftaki öğretmen tarafından oluşturabileceğini ileri sürmektedir. Bu açıdan öğretim işinin değerlendirilmesinde yalnız ürünün değil, öğrenmenin hangi koşullar altında oluştuğunun da dikkate alınması gerekmektedir.

Kaynak: http://www.odevsel.com/egitim/2593/1-ogretim-ve-ogrenme-kavramlari.html

GAGNE'NİN ÖĞRETİM DURUMLARI BODELİ

Gagne ye göre öğrenme yalnız dış etkilerle değil, iç etkenlerin de etkisi ile oluşmaktadır. Öğrenme sürecinde etkili olan iç etkenlerin belli başlıları öğrenenin daha önce öğrenmiş olduğu bilgiler, zihinsel beceriler ve bilişsel stratejilerdir.
Gagne bunlara kişinin duyuşsal özelliklerini de eklemiştir. Bunlar ilgi, tutum ve değerlerle ilgili olan duyuşlardır.
Gagne öğrenmede iç etkenlerin rolünü ortaya koyması yanında öğretmenler için çok yararlı olabilecek yeni görüş ve ilkeler de geliştirmiştir. Bunlar
• Gagne ye göre birbirinden farklı öğrenme ürünleri vardır. Öğretme sürecinde hangi tür öğrenme ürünlerinin kazandırılacağının önceden bilinmesi öğretim işinin planlanmasını kolaylaştırmaktadır.
• Öğrenme birikimli bir süreçtir. Yeni öğrenmeler daha önceki öğrenilmiş bilgi ve beceriler üzerine inşa edilmektedir. Örneğin öğretmen bir ilkenin öğretimi ile ilgileniyorsa öğrencilerin söz konusu ilke ile ilgili kavramları bilip bilmediklerini kontrol etmek zorundadır.



GAGNENİN ÖĞRENME KATAGORİLERİ(ÜRÜNLERİ
1. Dikkat etmek
2. Öğrenmenin amaçları hakkında bilgi toplamak
3. Daha önceki öğrenilenleri hatırlatarak uyarmak
4. Yeni uyaranları sunmak
5. Öğrenmede rehberlik etmek
6. Performansı ortaya çıkarmak
7. Geri bildirim vermek
8. Performansı değerlendirmek
9. Akılda tutmayı ve bilgi transferini geliştirmek

• Gagnenin getirdiği yaklaşım, öğrenme sürecinin en sonunda ulaşılacak hedeflerden başlayarak geriye doğru gitmek sureti ile öğretimin planlanmasını sağlamaktadır.
GAGNENİN ÖĞRENME PRENSİPLERİ

 Farlık öğrenme hedefleri için farklı öğretimler gerekir.
 Öğrenme ortamlarını oluşturarak öğrenmenin öğrenen üzerinde gerçekleşmesi sağlanmalıdır.
 Her öğrenme sonucu için özel öğretim işlemleri yapılmalıdır.
 Öğrenme sıralaması, zihinsel becerileri ve öğretimin mantıklı bir sıraya konulması için gereklidir.
Kaynak: Data yayınları KPSS kitabı.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Öğretim Tasarımı Nedir ?

Eğitim, sadece belirli davranışların kazandırıldığı bir yapı değil aynı zamanda öğretim yaşantılarının sınırlandırıldığı, organize edildiği ve aralarında bulunan somut ilişkilerin belirlenerek belli bir plan dahilinde uygulandığı bir sistemler bütünüdür.
Tasarım ise, belli bir konuda yapılması gereken faaliyetleri belli bir plan çerçevesinde uygulamaktır. Diğer bir ifade ile tasarım kısaca, yeni bir ortam için bilgilerin planlanması, organize edilmesi ve etkili olarak uygulanması faaliyetleridir. Tasarımın genel amacı, var olan sistemi ya da yapıyı günün ya da çevrenin şartlarına göre değiştirmektir. Bu amaç var olan bilgilerin sentezlenmesi ve faaliyetlerinin organize edilmesi olarak algılanabilir. Tasarım faaliyetleri ile değişimler meydana gelmektedir. Bu değişimler oluşturulurken dikkat edilmesi gereken nokta, bir bütün içinde etkili olarak çalışan unsurların değiştirilmeden uygulanmasıdır. Bu faaliyetlerin adı eğitim içinde "öğretim tasarımı" (instructional design) olarak bilinmektedir.
Öğrenmeyi sağlamak için öğretim materyallerinin ve öğretim sisteminin yönlendirilmesi olarak tanımlanabilir.
Bir süreç olarak öğretim tasarımı, “belirli bir hedef kitlenin eğitim gereksinimlerinin saptanması ve bu gereksinimleri giderebilmek amacıyla işlevsel öğrenme sistemlerinin geliştirilmesidir.” Başka deyişle, öğretim tasarımının amacı, öğrenmeyi destekleyecek koşulları içeren etkili bir sistem ortaya koymaktır.
Eğitimde ürünler çok geç alındığı için de en ufak bir hata büyük maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır. Buna paralel olarak, eğitimde yapılan bir hatanın düzeltilmesi için yıllar gerekmektedir. Bunun için eğitimcilerin, eğitim-öğretim faaliyetlerinde çok dikkatli ve titiz davranmaları gerekmektedir.
Yaşam boyu devam eden genel eğitim süreci içinde farklı konum ve düzeylerdeki insanların öğrenme gereksinimlerini karşılamak üzere öğretim tasarımı yapıldığında, doğal olarak gereksinimlerin niteliği ve hedef kitlenin özelliklerinden kaynaklanan bazı farklılıklar olacaktır. Nitekim, son yıllarda, öğretim tasarımı çalışmalarını etkileyen değişkenlerin sayısı alabildiğine arttığı için, bunların bir yansıması olarak, tasarım sürecinde karmaşık uygulamaya başlanmıştır. Öğretim tasarımı çalışmalarında yararlanılan birçok model olmakla birlikte, bunların çoğu, öğretim tasarımının temel işlev ve aşamaları konusunda birleşmektedir.